Page 46 - alanya dergi sayi 27
P. 46

Saadet Gül Göksu
      Öğretmen

İNSAN OLMAK
BAŞKA TÜRLÜ YAŞAMAK

Kim olursanız olun, nasıl yaşarsa-                 olan kişinin yani bu sensin, tüm bu öykü-
          nız yaşayın, cinsiniz, cibiliyetiniz ne   lere karşı aynı saygı duruşu ve aynı anlayış
          olursa olsun kurduğunuz ilişkilerde,      içinde olmalısı gerekir. Terazinin kefeleri
 her ne adına olursa; amir-memur, karı-koca,        gram şaşarsa bu etki, kilolarca tonlarca dö-
 sevgili,dost, öğretmen-öğrenci, çalışan-pat-       ner ve kendine büyük bir haksızlık etmiş
 ron, anne, baba,çocuk… İnsanlık katsayınız         olursun. Tüm bu topluluğun olumsuz ener-
 düşükse toplumsal bir yaradan ibaret olabilir-     jileri, tepkileri senin bedeninde vücut bulur
 siniz. Ya da daha ileri gideyim, kiÅŸilik proble-   ve bu sana mutsuzluÄŸu, yenilgiyi getirir. Ve
 mi olan hatta kişiliksiz olabilirsiniz. Attığınız  yeniden gruba ve hatta daha da büyüyerek
 her adım ve ağzınızdan çıkan her söylemde,         yansıyana kısır ve hırpalayıcı hatta alaşağı
 alt yapısında insan algısı ve anlayış duygusu      edici bir döngüye dönüşür. Sonuç herkes
 yoksa içinde bulunduğunuz hiçbir süreç pozi-       için mutsuzluk…Çekmesi çileye dönüşmüş
 tif değildir, olması da mümkün değildir.           iş ortamları, pamuk ipliğine bağlı evlilikler,
 Düşünün ki;                                        ebeveyn ve çocuklar arası şiddetli çatışma-
 Karşı karşıya gelmiş iki insan… Yaş, konum,        lar, ayak üstü tüketilen dostluklar, bolca
 cinsiyetten bağımsız ve her ne sebeple olursa      derin kazılmış dost kuyuları ve kalbinde
 olsun… Farklı hikayelerin, farklı hayallerin,      uçsuz bucaksız hayal kırıklıkları, dost me-
 farklı ihtiyaç ve beklentilerin, farklı yaşam      zarları..
 şartlarının iki ayrı örneği… Hayata karşı du-      Oysa hiç de zor değil. Hayatın neresinde
 ruşları ve algıları farklı iki göz… Aynı nok-      olursak olalım, neresinde durursak duralım,
 taya belki hiç bakmamış, bakmışsa da farklı        kibrin ya da nam-ı diğer egonun etkisine
 görmüş iki göz….                                   girersek ve bundan da haz alma gibi bir
 Veee sahne:                                        gaflete düşersek, yaktığımız ilk şey kendi
 Hadi bakalım.. İşte tam bu noktada devreye         kişiliğimiz olur. Yani kendi topuğumuza
 girecek olan duygu, algı ve karşılıklı beklenti    sıkmış oluruz. Yaptığımız işin ya da içinde
 ya güzel bir tabloya imza atacak ya da bir sa-     bulunduğumuz ortamın adı her ne ise kral
 vaş alanına dönüşecek. O savaş alanı ki etra-      gibi görünen zavallılara dönüşürüz. Biz de
 fındaki herkesi de girdap gibi çekecek, saflar,    biliriz zavallılığımızı etraftakilerde. Ama
 kutuplar oluşturacak.                              bir oyun sahnelenir. Etrafınızda krallığınıza
 Bu sebeple insanlık diye özetlediğim ama           şapka çıkaran, her fırsatta alkışlayan ancak
 içinde empatiyi, pozitif iletişim kanallarını,     kazdığı kuyuları derinleştirmekten geri kal-
 geri adım atabilme, gerektiğinde eksik ve          mayan fotokopi insanlar. Ve siz bu zavallı-
 yanlışlarını kabullenebilme alçak gönüllülü-       lığın vücut bulduğu yaşamınızda diken üs-
 ğünü, sevgiyi, yaradandan ötürü sevgiyi ba-        tünde kimseye arkasını dönemeyen, dönse
 rındıran o bütünleyen, tamamlayan duyguyu          de bir gözü hep tetikte kontrol manyağı bir
 devreye sokmak gerek.                              insana dönüşürsünüz. Oysa o kadar basittir
 Süreç içinde ikili ya da çoklu; grupta her in-     ki insan olmak..
 san kadar öykü vardır. Herkesin bir varoluş        Kendinize dürüst olmak ve karşıdakine. Bu
 öyküsü ve bu öykü içinde aldığı biçimleri var.     kadar basit…
 Ve kimsenin hikayesi diğerinden daha önem-         İnsanlıktan bol nasipler….Hepimize, hepi-
 li, daha acı, daha öncelikli değil. Merkezde       miz için.. İnsanca kalın.

        46
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51