Page 3 - BODRUMDergi | AĞUSTOS 2025
P. 3
Bodrum Bu Yaz Kendini Anlatıyor: Yorgun, Kırgın, Umutlu
Bodrum yine ışıl ışıl, yine büyüleyici… Yaz burada sadece bir mevsim değil;
bir ritüel. Her yıl yeniden başlanan, her defasında bambaşka yaşanan bir
heyecan. Ama bu yaz, gökyüzündeki güneş kadar parlak değil sokaklar.
Bodrum, günden güne büyüyen bir sevdanın yorgunluğunu taşıyor
omuzlarında. O güzelim taş döşemeler artık hafızalarda birer nostalji. Ağır
tonajlı hafriyat kamyonları geçerken yollardaki sabır taşları da çatlıyor.
Bodrum’un sokakları ne eski kaldırımlarına sahip çıkabiliyor ne de artan
nüfusa uygun bir hizmet altyapısı sunabiliyor. Her yaz biraz daha kırılıyor
kent. Her yaz biraz daha yoruluyor.
Bu yıl gözle görülür biçimde azalan turist sayısı, sadece otellerin doluluk
oranlarına değil, esnafın yüzündeki gülümsemeye de yansımış durumda.
Oysa yıllarca, turisti “kalıcı bir dost” yerine “geçici bir fırsat” olarak gören
bir anlayışın gölgesinde ilerledi Bodrum’un ticareti. Şişirilmiş hesaplar, güler
yüzün yerini alan hoyratlık ve “nasıl olsa yine gelirler” rehaveti… Ama devir
değişti. Artık insanlar kaliteye, samimiyete, şeffaflığa bakıyor.
Peki ya altyapı? Yollar hâlâ kazılı, hâlâ toz içinde. Vidanjör kokuları sabah
kahvesine karışıyor. Patlayan ishale hatları “acil” değil, “rutin” oldu. En
temel ihtiyacımız olan su, artık bir kriz başlığı. Bazı mahallelere günlerce su
verilemiyor. Çözüm mü? Tankerle taşıma su.
Ama bu da başka bir eşitsizlik zinciri yaratıyor. Bugün Bodrum’da 1
metreküp (yani 1 ton) taşıma su, kalitesine göre 500 ila 1000 TL arasında.
Ortalama 4 kişilik bir ailenin ayda 20 ton su kullandığını düşünürsek, sırf
suya ödenen bedel 10 ila 20 bin TL gibi bir rakama ulaşıyor. Bodrum’da su
artık bir yaşam hakkı değil; lüks tüketim maddesi. Yani anlayacağınız suyun
adaleti, paranın gölgesinde çoktan boğuldu.
Tekneler, göğe süzülen zarif birer hayal gibi duruyor uzaktan. Ama denize
salınan sintineyle birlikte o hayallerin altından kimyasal bir ölüm sızıyor.
Deniz köpürüyor, doğa bağırıyor, biz sadece susuyoruz. Bodrum’un artık
suyu çıkmış ama kimse bardaktaki son damlayla ilgilenmiyor. Çünkü
burada artık ne suyun kıymeti var ne de sessizliğin… Ve biz, gürültülü bir
suskunluğun tam ortasında yaşıyoruz.
Ve yangınlar… Her yaz yüreğimizi kavuran, ciğerimizi dağlayan, gökyüzünü
kapkara dumanlara boğan o yangınlar… Yanan sadece ormanlarımız değil.
Yanan, burada büyüyen bir çocuğun anıları… Bir karacanın yuvası, bir arının
çiçeği, bir kuşun kanadı…Yanan, bu coğrafyanın geleceği. Doğa bir kere
yanmaz. İlkinde ölür, sonrakilerde susar. Biz o sessizliği hâlâ duymuyorsak,
sorun kulaklarımızda değil, vicdanlarımızdadır. Ve şimdi elimizde kalan:
güzel ama yorgun bir kent. Büyüleyici ama kırgın bir doğa.
Cazibesini yitirmeye başlayan bir yaz ama biz hâlâ buradayız... Çünkü
Bodrum sadece bir coğrafya değil. Bir hayal, bir sığınak, bir yaşam şekli.
Ve biz, bu kenti sadece eleştirmek için değil; onarmak için yazıyoruz,
anlatıyoruz, çabalıyoruz. Umut hâlâ burada. Bir serin meltemde, bir sokak
kedisinin gözlerinde, sessiz bir koyda, sabahın ilk ışıklarında…
Ama o umudu kaybetmek, düşündüğümüzden çok daha kolay.
Sevgilerimle,
EDİTO EDİTO
Seda Küçük
Editör
“
Cazibesini yitirmeye
başlayan bir yaz ama
biz hâlâ buradayız...
Çünkü Bodrum sadece
bir coğrafya değil. Bir
hayal, bir sığınak, bir
yaşam şekli. Ve biz, bu
kenti sadece eleştirmek
için değil; onarmak için
yazıyoruz, anlatıyoruz,
çabalıyoruz. Umut
hâlâ burada. Bir serin
meltemde, bir sokak
kedisinin gözlerinde,
sessiz bir koyda, sabahın
ilk ışıklarında…
”
01