Page 46 - MAKSİMUM BİZ | NİSAN 2021
P. 46

ASTROLOJİ
  Ece Fırat UZMAN
Kurumsal Strateji ve Performans Yönetimi Başkanlığı
Anadolu Toprakları’nda Astroloji
“İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer / Suyunda yüzen balığa / Toprağını iten çiçeğe / Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine benzer...”
Böyle demiş Edip Cansever bir şiirinde... Bizler çoğu zaman farkında olmasak da içinde bulunduğumuz coğrafya bizlere çok derin bilgiler sunuyor. Çünkü tam da bu coğrafya bilinen tarihimizde defalarca kez birçok uygarlığın merkezi olmuş. Yaşamlar tekrar
tekrar kurulup tekrar tekrar yıkılmış buralarda... Ve insanları, yaşadıkları hayatı anlamaya çalışmışlar, neden diye sormuşlar, anladıklarını da taşa çizip kalıcı olsun istemişler. Çünkü insan, hep bir iz bırakmak ister özünde, yaşadıklarını aktarmak ve hatırlanmak ister.
 Anadolu’dan bahsediyorum, Anadolu’nun Mezopotamya’ya bağlanmasından, bereketinden ve bilgeliğinden bahsediyorum ve astrolojinin bu coğrafyada doğuşundan bahsediyorum...
Anadolu’da ve Mezopotamya’da hangi uygarlığa giderseniz gidin, göreceksiniz ki insanlar gökte gördüklerini taşa çizmişlerdir. Bu Asurlular için de böyledir, Babiller için de böyledir. İyi de neden? İnsanlar gökte ne görüyorlar da bunu yer yüzündeki taşa çizme ihtiyacı hissediyorlar yüzyıllar boyu? Ve bu ihtiyaç nasıl doğdu?
Tarihin çok eski zamanlarında insanlar bir sonraki mevsimin nasıl geçeceğini anlamak istemiştir. Çünkü kışın nasıl geçeceğini, baharın nasıl geçeceğini
önceden bilirlerse, tahıllarını da ona göre ayarlayabileceklerdi.
Yani gökyüzündeki gezegen hareketleri ile sıradaki mevsimin ne olduğunu bilmeye çalışıyorlardı aslında. Çünkü bir şekilde anlamışlardı ki gökyüzünde
bir şeyler değiştiğinde, bunun
yer yüzüne de bir yansıması oluyordu. Yukarısı nasılsa aşağısı da öyleydi... Hangi mevsimde hangi şartların gelebilme olasılığını tek tek hesaplayarak, yetkililere “önerilerde” bulunan kişilerdi astrologlar.
Asurlular döneminde gökte çıplak gözle 12 takım yıldızı (o dönem göksel hayvanlar yolu, tanrısal yıldız yolu da demişlerdir) tespit ediyorlar ve hangi gezegen
hangi takım yıldızının önünden
geçerken dünyada neler oluyor bunları gözlemliyorlar. Ve merkezde hep Güneş var. Güneş hangi takım yıldızının önünden geçiyorsa, mevsimler de ona
göre değişiyordu. Yani aslında Koç takım yıldızının önünden geçen Güneş, baharın başlamasını anlatıyordu ki bu günümüzde mart ortasıdır. Yengeç takım yıldızının önünden geçmeye başlayan Güneş, en yakıcı olduğu yaz dönemine giriş yapmıştır ki haziran ortasıyla başlar bu dönem. Böylece 12 burç ve 12 ay dönemi başlıyor... Ve o dönemlerde
gökte çıplak gözle 7 gezegen görülebiliyor. Güneş ve Ay birer ışıktır ama burada gezegen diyelim. Ardından Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn geliyor.
Gelin şimdi Harran’ın Yağmurlu Köyü’ndeki Soğmatar kenti tarihi kalıntılarına gidelim. Burada 7 ayrı tapınak bulunuyor. Burada
yaşayan insanlar o dönem haftanın her gününde belli bir tapınağa gidermiş. Şimdi sırasıyla o tapınaklara biz de girelim...
Haftanın ilk günü Ay Tanrıçası olan Sin Tapınağı’na gidiyorlar. Çünkü inanışlarına göre ruh, Ay’dan gelmiştir ve Ay onlar için birçok şeyin başlangıcı olmuştur. Haftanın ikinci günü ise Mars tapınağına gidiyorlar. Hareket etmenin, karma yaratmanın gezegenidir Mars. Yani haftanın ikinci günü neler yapacaklarını, neleri harekete geçireceklerini planlıyorlar bu tapınakta. Haftanın üçüncü günü Merkür tapınağına gidiyorlar. Yani bizimkiler aslında haftanın ilk günü Ay’dan ruhsal izin alırken, ertesi gün o işlerine dair doğru adımları atabilmek için Mars’a gidiyorlar. Üçüncü gün ise bu konuya ilişkin sözlerinin güzel olması, ağızlarından çıkanların güzel olması için ve onlara güzel
 44 maksimumbiz












































































   44   45   46   47   48