Page 6 - GAZETE ANADOLU
P. 6
1 1 N i san 2 02 5 10 0 . Yıl B a sk ı s ı
Cumhuriyet ve Sigorta
1923 1938
Türkiye’de sigortacılık, uzun yıllar beklenen gelişmeyi kaydedememişti. Halkın, sigorta kavramına ilgisinin yetersiz kalmasının yanı sıra, sektörün geli-
şimi de ekonomik ve siyasi koşullardan olumsuz etkilenmişti. Ancak, Cumhuriyet dönemiyle birlikte sektörün durumu değişecek ve büyük reformlar
hayata geçirilecekti. Daha Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında TBMM, sigortacılığa dair önlemler alacak, ekonomik bağımsızlık için yabancı şirket-
lerin ayrıcalıklarına son veren düzenlemeler yapacaktı. Lozan Konferansı sırasında sigorta konusu gündeme geldiği gibi, ara verildiğinde İzmir’de topla-
nan İktisat Kongresi’nde de konu ele alınmıştı. İktisadi bağımsızlığın simgelerinden İş Bankası’nın kurulmasından altı ay sonra atılan en önemli adım-
lardan biri İş Bankası iştiraki olarak, Atatürk’ün imzasıyla ve adını bereketli topraklardan alan “Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi”nin kurulmasıydı.
Osmanlı’da Sigortacılık Türkiye’de sigortacılık, 19. yüzyılın ikinci yarısına, 1860’lı yıllara kadar
inmektedir. O yıllarda özellikle ahşap yapılardan oluşan mahallelerde
çıkan büyük yangınlar, İstanbul’un hem fiziksel hem de ekonomik yapı-
sını derinden etkilemiş ve yeniden şekillenmesini zorunlu kılmıştı.
İstanbul, ilk modern yangın sigorta-
cılığıyla İzmir’deki bir acente aracılı-
ğıyla tanışmıştı. 1864 yılında, Sun Fire
Office adlı sigorta şirketi, çalışmalarını
İstanbul’a genişletmişti. Bu süreçte, Hoca-
paşa Yangını’ndan bir yıl önce, Sun Fire
Office’in uzmanı Woods, kentin yangın
riskine dikkat çeken bir rapor hazırla-
mıştı. Ancak 1865 yılında çıkan yangın,
Suriçi bölgesinde büyük yıkımlara neden
olmuş, yaklaşık 2.600 yapıyı kül etmişti.
Beş yıl sonra, 5 Haziran 1870 tarihinde,
Beyoğlu’nda meydana gelen büyük Pera
Yangını, taş binaların yoğun olduğu bölge-
lerde bile yangınların yıkıcı etkisinin his-
sedildiğini göstermişti. Bu dönemde Pera
ve Galata bölgelerinde faaliyet gösteren üç
büyük sigorta şirketi (Royal, Imperial ve
Sun), ahşap binaların hâkim olduğu İstan-
bul genelinde sigorta yapmaktan kaçın-
mıştır. 1870 yılından sonra sigorta kap-
samı genişlemiş ve 1869 yılındaki 146.176
sterlinlik kapsam, 1874 yılında 1.554.247
sterline yükselmiştir. Ancak, geniş çaplı
hasarlar nedeniyle, 1879 yılına kadar bu
miktar yarıya düşmüştür. Yüksek yangın
riski, İstanbul’daki sigorta faaliyetlerini
kısıtladığından, yalnızca “Avrupalı” ve
“güvenilir risk” taşıyan poliçeler imzalan-
mıştır. Kârlılık da düşük seviyelerde kal-
mıştır. Nihayet 6 Ekim 1877 tarihli yasa
ile belediyelere yangınlara karşı koruma
organizasyonlarını düzenleme ve itfa-
iye hizmetlerini organize etme görevi
verilmiştir.
Kurtuluş Savaşı Zaferi ve
İzmir İktisat Kongresi
Kurtuluş Savaşı
başarıya ulaştığı
sırada, Eylül 1922 tari-
hinde yaşanan İzmir
Yangını, sigorta sek-
töründe krizler yara-
tarak bir dönüm nok-
tası olmuş, ödenmesi
gereken tazminatlar
nedeniyle çok sayıda
yabancı şirket Türkiye
piyasasından çekilmişti.
Özellikle İngiliz sigorta
şirketleri, tazminat
ödeme yükümlülükle-
rinden kaçınmış, bu durum sigorta poli-
çelerinde olağanüstü durumlara ilişkin
düzenlemeler yapılmasını zorunlu kıl-
mıştı. Bu olaylar, sigorta hukukunun ve
risk yönetiminin gelişiminde önemli bir
rol oynamış, TBMM Hükümeti’nin yabancı
şirketlere karşı sert bir tutum almasına
yol açmıştı. Lozan Konferansı sırasında
bu konuya ilişkin net
bir adım atılmadığın-
dan, yabancı şirketle-
rin sektörden çıkışı
çok yönlü etkiler yarat-
mıştı. Lozan Konferan-
sı’na ara verildiği sırada,
1923 yılında İzmir’de
düzenlenen İktisat
Kongresi’nde sigorta
sektörü önemli bir gün-
dem maddesi olmuştu.
TBMM Başkanı Gazi
Mustafa Kemal Paşa,
yaptığı açılış konuşma-
sında, yabancı sermayeye karşı olmadık-
larını, ancak kanunlara uyulması gerek-
tiğini vurgulamıştı. Kongre’de, sigorta
sektöründeki sorunları gidermek için özel
yasalar çıkarılması, yerli sigorta şirketle-
rinin teşvik edilmesi ve hayat sigortala-
rının devlet tarafından yürütülmesi gibi
konular gündeme gelmişti.
İk tisat Kongresi, İzmir, 192 3
Lozan Konferansı ve
Yabancı Sigorta Şirketlerinin Durumu Cumhuriyet’le
Yeni Bir Başlangıç
Lozan Konferansı’nın ilk döne-
minde Türkiye, yabancı ser-
mayeli şirketlerin Türk tüzel
kişiliklerine sahip olduğunu ve
uluslararası antlaşmalarda yer
almaması gerektiğini savun-
muştur. İzmir İktisat Kongresi
sonrasında, Lozan Konferansı’nın
ikinci döneminde bu yaklaşım kabul
edilmiş ve yabancı şirketlerle yeni söz-
leşmeler imzalanmıştır. Bu adımlar, Tür-
kiye’nin ekonomik bağımsızlığını pekiş-
tirme ve yabancı sermayeyle ilişkilerde
hukuki düzen sağlama kararlılığını gös-
termiştir. Lozan Konferansı sırasında ve
sonrasında, daha Cumhuriyet’in ilanın-
dan önce, 1923 yılında, TBMM Hükümeti,
sigorta sektörünü düzenlemek için çabalar
sarf etmiş, sektörde yerelleşme sürecini
hızlandırmıştı. Bu dönemde TBMM’nin
aldığı kararlarla sigorta şirketlerinden her
bir branş için yasal teminatlar yatırmaları
istenmiş, bu düzenleme yabancı
şirketler için caydırıcı bir etki
yaratmıştı. Öte yandan 1914
tarihli kanuna dayanılarak,
yabancı sigorta şirketlerinin
mali durumlarının şeffaflaştı-
rılması istenmiş, belirli bir süre
verilerek yasal teminatların artı-
rılması ve kayıtlarını tamamlamaları
istenmiş, yükümlülüklerini yerine getir-
meyen şirketlerin faaliyetlerine son veril-
mişti. Sonuç olarak, pek çok şirket Tür-
kiye piyasasından çekilmiş ve bu durum
hem yerel hem de uluslararası ticari iliş-
kileri karmaşık hale getirmişti. Lozan
Antlaşması sonrasında kapitülasyonla-
rın kaldırılması, yabancı şirketler için
önemli bir avantajın kaybı anlamına gel-
miştir. Bu şirketler, Türk yargı sistemine
güvenmemiş, savaş koşullarında karşılaş-
tıkları zararlardan kaçınmak için piya-
sadan çekilmişlerdi.
T ürkiye’de sigorta sektörü, yeni Türkiye’nin kuruluş sürecinde ekonomik ve
siyasal dinamiklerle şekillenmiş, yabancı şirketlerin çekilmesinin yarattığı
boşluk yerel ve ulusal şirketlere duyulan ihtiyacı artırmış ve bu nedenle Cum-
huriyet’in ilanı sonrasında önemli bir dönüşüm yaşamıştı. Hükümetin bağım-
sızlık temelinde, genel anlamda ekonomiyi, özel anlamda malî sektörü düzen-
lemeye yönelik adımları, yerli şirketlerin daha etkin bir rol üstlenmesine olanak
sağlamış, sigortacılığın modern Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal yapısındaki
yerini güçlendirmişti.
6