Page 23 - MAKSİMUM BİZ | HAZİRAN 2018
P. 23

 tirmenlerin, dışına çıkıp analiz edebileceği, sonra tekrar içine girip öğle yemeğine ya da sahile gidebileceği bir nesne değildir.”
İkinci Bölüm “Lethe Nehri’nde Su Analizi: 80’lere bakmak” bölümü Rubik küp örne- ğiyle başlıyor. Çoğu kişinin bildiği çözülmesi çok zor olan Rubik küpü 80’li yılların öykücülüğüne benzetiyor Tözeren. 80’li yılların öykücülüğünü çözmeye çalışmanın sabır gerektirdiği çoğu zaman da çözmenin imkânsız olduğundan bahseden Tözeren bunun sebeplerini dünyayı değiştireceğine inanan o dönem insanlarının büyük hayal kırıkları ve çıkmazlarıyla açıklıyor.
“dışarıdaki” bir yazara göre daha cesur olması gerekiyor.”
“Yeni Bin Yılda Öykü” isimli beşinci bölüm dünyayı dünyayla birlikte toplumu, toplum- la birlikte yazarı değişime zorlayan kriz hali yeni öykülerle okuyucuyla buluştu diyor Ayşegül Tözeren bu bölümde.
Altıncı bölüm “Gösteri Edebiyatı”’nda “marketing” edebiyatından ve eleştirisin- den bahsediliyor. Tözeren mahalle ağzıyla konuşan abilerin, aforizmalara yaslanan edebiyatın artık bittiğinden söz ediyor. Ve son olarak en ilgi çekici, üzerine en çok
konuşulması gereken bölüm başlığını atı- yor: “Edebiyatta TOKİ’leşme Çok Satar Kitch Romanlar.” Sırf bu bölüm için bile okunması gereken bir kitap “Edebiyatta Eleştirinin Özeleştirisi.”
Klişelere saplanıp kalmamak için eleştiri- nin özüne inmeye, eleştiriyi eleştirmeye ne dersiniz? Gülümseyin, Ayşegül Töze- ren edebiyatın selfiesini çekti.
Not: Metinde Cumhuriyet Kitap’ta yer alan Sevim Gezgin’in “Edebiyatta Eleşti- rinin Özeleştirisi” yazısından yararlanıl- mıştır.
  “Televizyon Çağında Hikâye Anlatmak” isimli üçüncü bölüm edebiyatın ve eleş- tirinin televizyon çağıyla birlikte hangi noktalara evrildiği üzerine. Dünyanın politik yapısından Türkiye’ye uzanan süreçleri kapsayacak şekilde örnekler veren Tözeren yeni öykü dergilerinden, bu öykü dergile- rinin yarattığı yeni öykücülük anlayışından, Müge İplikçi’den, Sema Kaygusuz’a, Jaklin Çelik’ten, Aslı Erdoğan’a bu edebiyatçıların geliştirdikleri yeni dili anlatırken, eleştirinin ayak izlerini takip etmekte.
Dördüncü bölüm “Müebbet Edebiyat” bölümünde cezaevlerinde yazılanlarla karşılaştırıyor bizi. Cezaevleri ve yazarlık mevzuu eleştirisini yaparken, Foucault’cu okumalarla ve Gilles Deleuze’den örnekler- le ilerliyor ki bu örnekler bu bölümü nasıl anlamamız gerektiği konusunda önemli yol göstericiler oluyor. Yazma cesaretinden bahsediyor Tözeren; “Ancak cezaevinde yazan bir yazarın, roman yazabilmesi için
MAKSİMUMBİZ 21
























































































   21   22   23   24   25