Page 845 - Yaratılış Atlası 4. Cilt
P. 845

Harun Yahya






                 Bir böceğin ölümü bile kaçmaya çalıştığı ölümü ona mutlaka hatırlata-
                 caktır. Ölümü ne kadar inkar etmeye çalışsa da ölüm korkusu tüm be-
                 denini eninde sonunda kaplar. Etrafında ölen ve kendi inancına göre
                 yok olup giden insanlar için üzüntüye boğulur. Kendi bedeninin ge-

                 çen zamana karşı koyamadığını, sürekli ölüme doğru yaklaşmakta
                 olduğunu inkar edememeye başlar. Ölümü reddetmek ona rahatlık
                 değil, tam tersine korku, endişe ve sıkıntı getirir.
                     Sorumsuz yaşamak insana aslında tüm sıkıntı ve zorlukların kapısını açar. Her şeyin Allah'ın

                 kontrolünde olduğunu takdir edemeyen bir insan gelecekten ölesiye korkar. Tüm rızkın sahibinin
                 Allah olduğunu takdir edemeyen bir kişi, hayatı boyunca bir yerlerden kazanç sağlama hırsı peşinde
                 olur ve neredeyse bütün hayatı bu uğurda mahvolur. Allah'ın ahirette insanın tüm güzelliklere sahip
                 olabileceği eşsiz bir hayat yaratmış olduğunu bilmeyen bir insan, hep kendi inandığı sistem içinde

                 gerçek sevginin, gerçek dostluğun, gerçek vefanın yaşanmasını bekler. Oysa gerçek sevgiye bu dün-
                 yada ancak Allah için yaşadığı takdirde sahip olacaktır. Allah için yaşamadığı sürece hiçbir zaman
                 bu beklentisi karşılık bulamaz. Gerçek sevgi ve vefaya ulaşamadan ömrünün hızla geçmekte olduğu-
                 nu fark eder. Hiçbir geri dönüşü yoktur. Gelecekte olacakları hep dehşet içinde bekler.

                     Kendi inancına göre, yalnızca bu dünyadaki birkaç on yıla sahiptir. Ahiret inancı olmadığından,
                 birkaç on yıl sonunda "yok olacağını" düşünür. Yok olacağını bile bile birkaç on yıl bu dünyada ya-
                 şamak insana nasıl bir mutluluk, zevk ve huzur verebilir ki? Elbette veremez. İşte bu nedenle hiçbir
                 ateist, iddia ettiği gibi hayatın tadını çıkaramamakta, gelecekte kendisini nelerin beklediğini yalnızca

                 endişe ve korku içinde izlemektedir.
                     Böyle bir insan, yaşamının sonuna geldiğinde, tüm hayatının boş ve sonuçsuz beklentiler içinde
                 geçmiş olduğunu fark edecektir. İşte sorumsuzluğun insana getirdikleri bunlardır. Bir insan eğer ahi-
                 reti ummuyorsa, başıboş ve tüm değerlerden yoksun yaşamak istiyorsa, bunun korkunç sonuçlarıyla

                 da er geç karşılaşacaktır. Nitekim intiharlar, kavgalar, savaşlar, cinayetler, katliamlar, hırsızlık, teca-
                 vüz ve yolsuzluklar, bu sorumsuz yaşamın birer sonucudur.
                     Oysa Allah, "İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet Suresi, 36)
                 ayetinde belirttiği gibi, insanı sorumsuz yaratmamıştır. İnsana huzur verecek olan, insanı doğru ve

                 güzel yaşamaya, endişe, korku ve sıkıntı duymadan bir hayat geçirmeye yönlendirecek olan, yalnız-
                 ca Allah korkusu ve Allah sevgisidir. Allah'tan korkan bir insan, Allah'a hesap vereceğini bilir, vic-
                 danına aykırı yaşayamaz. Allah'tan korkan bir insan başkasına zarar veremez, kötü ahlak sergileye-
                 mez, insanları rastgele varlıklar olarak kabul edemez. Allah'a güvenen bir insan kendisini yaratanın,

                 yaşatanın, kendisine rızık verenin, kendisine sağlık ve güç verenin Allah olduğunu ve bunları yal-
                 nızca Allah'tan isteyebileceğini bilir. Allah'tan korkan bir insan, Allah'ın yarattığı hayırlı bir kadere
                 tabi olduğunu, bu dünyada yalnızca imtihan edildiğini, asıl hayatın ahirette Allah'ın takdir edeceği
                 sonsuz bir yaşam olduğunu bilir. İşte bu nedenle bu dünyada sürekli olarak bir çaba içindedir.

                 Allah'a karşı sorumlu olduğunu, Allah'a hesap vereceğini, Allah'ın kendisini başıboş ve sorumsuz
                 yaratmadığını bilir.
                     Nimetler onun için sevinç vesilesidir, nimetlerin hakkını verecek, onlardan zevk alacak olan da
                 yalnızca iman edenlerdir. İnsanlar zevklerin tümünü sınırsız olarak yaşadıklarında tatmine ulaşacak-

                 larını zannederler. Oysa bu sınırsızlık, nimetlerden bıkma, hatta iğrenme aşamasına getirir insanı.
                 Zevk almayı beklediği güzellikler, insan için bir anda belaya, külfete dönüşür. Ama nimetleri Allah
                 için sevmek, Allah yarattığı için nimetlerden zevk almak başka bir ruh halidir. Bunu yaşayan bir in-
                 sanın aldığı zevk olağanüstüdür. Ve bu bilinçte yaşamanın karşılığı, Allah'ın dilemesiyle, dünyada

                 ve ahirette güzel bir yaşamdır. Allah ayetlerinde şöyle bildirir:
                     Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman eden-
                     ler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için deği-

                     şiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)







                                                                                                                          Adnan Oktar    843
   840   841   842   843   844   845   846   847   848   849   850