Page 14 - Sakın Anlamazlıktan Gelmeyin
P. 14
Sakın Anlamazlıktan Gelmeyin
Biraz önceki sorular üzerine şunları düşünmeye başlamış olabi-
lirsiniz:
"Peki ama yukarıdaki soruların yaşamımdaki yeri nedir? Günlük
hayatın akışı içerisinde bu soruları düşünmem gerçekten de önem
taşıyor mu? Yarın sabahki sınavımı veya öğleden sonra yapacağım
toplantıyı düşünmem daha aciliyetli değil mi?"
Bu düşünceler insanlardan bazılarının içine düştüğü bir yanılgıyı
yansıtmaktadır. Bir insan için işi, okulu, evi, geleceğe yönelik planları
elbette önemlidir ama bunların hepsinden daha önemli konular da
vardır: İnsan herşeyden önce bu dünya üzerinde ne yaptığını, hangi
amaçla bulunduğunu, kaçınılmaz olan ölümle birlikte nereye gideceğini,
sınırsız büyüklükteki bir evren içinde üzerinde yaşadığı muhteşem
gezegenin nasıl var olduğunu, bu gezegen üzerindeki canlıların ve en
önemlisi de kendisini Yaratanın kim olduğunu düşünmelidir.
Eğer samimi olarak düşünür ve karşılaştığı gerçekleri anlamazlıktan
gelmezse ulaşacağı sonuç ise tektir:
Üzerinde yaşadığı dünya, onun içinde yer aldığı uçsuz bucaksız
evren, etrafında gördüğü çeşit çeşit bitkiler, hayvanlar, canlı-cansız
tüm varlıklar ve en önemlisi de insanın kendisi, üstün kudret sahibi
Allah'ın kusursuz yaratışının bir sonucudur. İnsan Allah'ın Zatı'nı
göremez, ama O'nun varlığını ve kudretini çevresinde var olan sayısız
delilden anlayabilir. Ve O'nun insanlardan isteklerini, emirlerini, hoş-
nutluğunu kazanmanın yollarını, samimiyeti oranında idrak edebilir.
Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif
olandır, haberdar olandır. Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler
gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa
(görmek istemezse) kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözet-
leyici değilim. (Enam Suresi, 103-104)
12