Page 117 - Pişman Olmadan Önce
P. 117
Adnan Oktar (Harun Yahya)
için 1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha
yaygın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm,
doğal seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutas-
yonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da
kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi. Bugün
de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen,
Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm'dir. Teori, yer-
yüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak,
göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonla-
ra", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğu-
nu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel
gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her za-
man için canlılara zarar verirler. Çernobil, Hiroşima, Nagazaki’de
meydana gelen dehşet verici görüntüler tam olarak mutasyonların
meydana getirdiği sonuçlardır. Düzgün yapıdaki organizmalar mu-
tasyonların etkisiyle ölmüş veya şiddetli zarar görmüştür.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahip-
tir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak za-
rar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana
gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların ev-
rimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek de-
recede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir
değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana ge-
lecek rasgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihti-
malle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem
bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir. (B. G. Ranganathan, Origins?,
Pennsylvania: The Banner of Truth Trust, 1988, p. 7.)
115