Page 129 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 129
camiamız hakkında yürütülen soruşturmanın fezlekesini hazırlama görevini kasıtlı olarak Serdal
Akça’ya vermiştir. Serdal Akça’nın bu soruşturmada tarafsız ve ön yargısız olamayacağı, kendisi
hapse girme riskiyle karşı karşıyayken, kendini kurtarmaya yönelik hukuksuz eylemlere tevessül
edebileceği son derece açıktır ki nitekim de böyle olmuştur.
Serdal Akça, hazırladığı fezlekeye görevinin gereğini aşarak kendi kişisel husumet hislerini ka-
rıştırmış ve yargılandığı işkence davasına savunma olacağını düşündüğü hakaret boyutuna varan
birçok iddiada bulunmuştur. Serdal Akça, soruşturma sürecinde yazdığı her detayı hemen ertesi
gün yargılandığı işkence davasına sunup kendini savunmaya çalışmıştır. Ancak, fezlekede yer alan
hakaret içerikli sözler nedeniyle arkadaşlarımız savcılığa suç duyurularında bulunmuş ve netice-
sinde hakaret suçundan ceza almıştır.
Baş komiser Seyfi Erdoğan (FETÖ/PDY Şike kumpası davası tutuklu sanığı), Serdal Akça
ve polis memuru Yalçın Çilbiroğlu (FETÖ/PDY Şike kumpası davası tutuklu sanığı), Ekim
2006 tarihinde yönlendirdiği bazı kişiler ve sahte ihbar tutanaklarına dayanarak söz ko-
nusu soruşturmanın temelini oluşturmuşlardır.
a) Emniyet içerisindeki FETÖ’cülerin ellerinde bulundurdukları gücü kötüye kullanarak ger-
çekleştirdikleri kumpas uygulamaları içinde, hukuk ve adalet adına en vahim ve kaygı verici olan-
larından birisi hiç kuşkusuz ki sahte ihbar yöntemidir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız da
farklı zamanlarda bu sahte ihbar kumpasının mağduru olmuşlardır. Bu kumpaslardan ilki, 2006’da
gizli olarak yürütülen yukarıda bahsettiğimiz örgüt soruşturmasının başlangıç aşamasında
yaşanmıştır.
Dönemin FETÖ’cü emniyet mensupları ve FETÖ’cü Nazlı Ilıcak’ın eşi Emin Şirin’in telkin ve
yönlendirmeleriyle camiamıza husumetli bazı aileler şubeye getirilmiş ve burada soruşturmayı
yürütecek olan Seyfi Erdoğan ve Serdal Akça ile tanıştırılmışlardır.
Bahsettiğimiz aileler Şube’de Serdal Akça’ya ifadelerini vermişler ve bundan sonra gariplikler
silsilesi başlamıştır. Her nasılsa ailelerin ifadelerinin ardından emniyetin ihbar hattı olan telefona
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında, isimsiz ve arayan numaranın belli olmadığı ihbar
telefonları gelmeye başlamış ve bu ihbarların tamamını Serdal Akça, Seyfi Erdoğan ve polis memu-
ru Yalçın Çilbiroğlu almışlardır. Hatta bu ihbarların bir kısmı şaşırtıcı şekilde aynı günler içerisin-
de yapılmıştır. Burada oldukça kuşku verici bir durum olduğu açıktır.
04.11.2006 ve 15.11.2006 tarihlerinde yapılan BU SAHTE İHBARLARIN KİMLER TARAFINDAN
VE HANGİ TELEFON NUMARALARINDAN YAPILDIĞINI, NEDENSE ARAŞTIRMAYA DA İHTİYAÇ
DUYULMAMIŞTIR. Daha öncesinde ve sonrasında haklarında tek bir ihbar bile bulunmayan Sayın
Adnan Oktar hakkında bir anda düğmeye basılmış gibi isimsiz ihbarlar gelmeye başlamıştır.
b) Daha sonrasında arkadaşlarımızın şikayetleri üzerine İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği
tarafından yapılan inceleme neticesinde savcılığa yazılan 10.06.2015 tarih ve 61/34.1349-13 sa-
yılı yazı da, “…Müfettişliğimizce yapılan araştırmalar neticesinde, söz konusu telefon ihbar tutanak-
larında ihbarda bulunanların isim ve telefonlarına ilişkin bilgilerin bulunmadığı, İstanbul İl Emni-
yet Müdülüğünde anılan ihbarlara ait sesli kayıtların da bulunmadığı anlaşılmış olup, iddia konusu
129