Page 11 - Kuran'da Adalet ve Hoşgörü
P. 11
Girifl 9
Aslında adalet dendiğinde herkes temelde aynı kavramları
anlar ve bu kavramlar çoğu insan tarafından kabul görür. Bu,
hiçbir farklılık gözetmeden tüm insanları kapsayan, insanlar
arasındaki dil, din, ırk gibi tüm ayrımlara rağmen, imkanları
hakka uygun bir biçimde paylaştıran, güçlülerin değil haklıların
üstün olduğu bir dünya oluşturmayı hedefleyen bir adalettir.
İnsanları adaletten uzaklaştıran etken ise, prensipte kabul
ettikleri bu adaleti, kendi çıkarları ile çatıştığında reddetmele-
ridir. Örneğin rüşvetin kötü bir yol olduğunu, rüşvet yiyerek
adaletsizlik yapmanın ahlaksızlık olduğunu sözde herkes kabul
eder. Ama kendilerince cazip bir rüşvet teklifi ile yüzyüze ge-
len bazı insanlar, birtakım "gerekçeler" uydurarak, sözde kabul
ettikleri bu kıstasları hiç düşünmeden çiğnerler.
Aynı şekilde, mahkemelerde şahitlik yapan insanların mut-
laka doğru konuşmaları, gerçeği anlatmaları gerektiğini de her-
kes bilir ve kabul eder. Oysa bir mahkemede şahit olarak ifa-
de veren bazı insanlar, kendilerinin veya yakınlarının çıkarları
söz konusu olunca hemen tavır değiştirir ve kolaylıkla yalan
söylerler. Bu kişiler adaleti prensipte kabul etmekte, ama ken-
di çıkarlarıyla çatıştığı anda tereddütsüz olarak çiğnemektedir-
ler. Kamuya açık malların eşit paylaşılması gerektiğini de yine
herkes prensipte kabul eder. Ancak bir "yardım kampanyası"
olduğunda, dağıtılan mallardan daha fazla, hem de hakkından
fazla alabilmek için birçok insan birbirini ezer. Yine, çıkarlar
adalete karşı üstün gelmiştir.
Bu şekilde pek çok örnek verebiliriz. Ama sonuçta karşı-
laştığımız gerçek aynıdır: Bazı insanlar adaletin gerekliliğine
inansalar dahi, kendi çıkarları söz konusu olduğunda adaleti