Page 519 - Hazreti İsa (as)'ın Geliş Alametleri
P. 519
Adnan Oktar
(Harun Yahya)
za nıl mış özel lik le rin son ra ki ne sil le re ak ta rıl ma sı ef sa ne si ni ke sin ola rak
yık tı. Böy le ce do ğal se lek si yon "tek ba şı na" ve do la yı sıy la tü müy le et ki -
siz bir me ka niz ma ola rak kal mış olu yor du.
Neo-Dar wi nizm ve Mu tas yon lar
Dar wi nist ler ise bu du ru ma bir çö züm bu la bil mek için 1930'la rın
son la rın da, "Mo dern Sen te tik Te ori"yi ya da da ha yay gın is miy le neo-
Dar wi nizm'i or ta ya at tı lar. Neo-Dar wi nizm, do ğal se lek si yo nun ya nı na
"fay da lı de ği şik lik se be bi" ola rak mu tas yon la rı, ya ni can lı la rın gen le rin -
de rad yas yon gi bi dış et ki ler ya da kop ya la ma ha ta la rı so nu cun da olu -
şan bo zul ma la rı ek le di. Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu
bilmelerine rağmen, Darwinistlerin savunduğu model neo-
Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün,
bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organları-
nın "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucun-
da oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bi-
limsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her
zaman için canlılara zarar verirler.
Evrimciler yüzyılın başın-
dan beri sinekleri mutasy-
ona uğratarak, faydalı mu-
tasyon örneği oluşturmaya
çalıştılar. Ancak onyıllarca
süren bu çabaların sonu-
cunda elde edilen tek
sonuç, sakat, hastalıklı ve
kusurlu sinekler oldu.
Solda, normal bir meyve
sineğinin kafası ve sağda
ise mutasyona uğramış
diğer bir meyve sineği.
5 517