Page 238 - Hz İsa Allah'ın Oğlu Değildir Allah'ın Peygamberidir
P. 238

236     Hz. ‹sa Allah’›n O¤lu De¤ildir, Allah’›n Peygamberidir


                              2 20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar

                   20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü
              Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda ortaya att›-
              ¤› birtak›m tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini
              ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu çal›flmalar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve
              Oparin flu itiraf› yapmak zorunda kalacakt›: "Maalesef hücrenin köke-
              ni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanl›k noktay› olufltur-
              maktaad›r."  98
                   Oparin'in yolunu izleyen evrimci-
              ler, hayat›n kökeni konusunu çözüme
              kavuflturacak deneyler yapmaya çal›fl-
              t›lar. Bu deneylerin en ünlüsü, Ameri-
              kal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan
              1953 y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel

              dünya atmosferinde oldu¤unu iddia et-
              ti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde bir-
              lefltirerek ve bu kar›fl›ma enerji ekleye-
              rek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan
              birkaç organik molekül (aminoasit)        Rus biyolog Alexander Oparin
              sentezledi.
                   O y›llarda evrim ad›na önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin
              geçerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya koflul-
              lar›ndan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›. 99
                   Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤› at-
              mosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. 100
                   Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca yürütü-
              len tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego Scripps
              Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde
              1998 y›l›nda yay›nlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
   233   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243