Page 179 - Risale-i Nur - İman ve Küfür Muvazeneleri
P. 179
BEŞİNCİ NOTA 181
Ey küfr ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht Ruh!
Acaba hem Ruhunda, hem Vicdanında, hem Aklında, hem
Kalbinde dehşetli musibetlerle musibet-zede olmuş ve azaba
düşmüş bir adamın cismiyle, zahirî bir surette aldatıcı bir
zînet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir
mi? Ona mes'ud denilebilir mi? Âyâ görmüyor musun ki, bir
adamın cüz'î bir emirden me'yus olması ve vehmî bir emelden
ümidi kesilmesi ve ehemmiyetsiz bir işten inkisar-ı hayale
uğraması sebebiyle tatlı hayaller ona acılaşıyor.. şirin
vaziyetler onu tazib ediyor.. dünya ona dar geliyor, zindan
oluyor. Halbuki senin şeametinle, kalbinin en derin
köşelerinde ve ruhunun tâ esasında dalalet darbesini yiyen ve
o dalalet cihetiyle bütün emelleri inkıtaa uğrayan ve bütün
elemleri ondan neş'et eden bir bîçare insana hangi saadeti
temin ediyorsun? Acaba zâil, yalancı bir cennette cismi
bulunan ve Kalbi, Ruhu Cehennemde azab çeken bir insana
mes'ud denilebilir mi? İşte sen bîçare beşeri böyle baştan
çıkardın, yalancı bir cennet içinde cehennemî bir azab
çektiriyorsun.
Ey beşerin nefs-i emmaresi! Bu temsile bak, beşeri
nereye sevkettiğini bil. Meselâ bizim önümüzde iki yol var.
Birisinden gidiyoruz. Görüyoruz ki, her adım başında bîçare
âciz bir adam bulunur. Zalimler hücum edip malını, eşyasını
gasbederek kulübeciğini harab ediyorlar, bazan da yaralı-
yorlar. Öyle bir tarzda ki, acınacak haline sema ağlıyor.
Nereye bakılsa hal bu minval üzere gidiyor. O yolda işitilen
sesler, zalimlerin gürültüleri, mazlumların ağlayışları
olduğundan umumî bir matem, o yolu kaplıyor. İnsan,
insaniyet cihetiyle gayrın elemiyle müteellim olduğundan,
hadsiz bir eleme giriftar oluyor. Halbuki Vicdan bu derece
teellüme tahammül edemediğinden; o yolda giden,
iki şeyden birisine mecbur olur. Ya insaniyetten