Page 14 - Altın Çağ
P. 14
ALTINÇAĞ
tıpta çok büyük ilerlemelerin kaydedildiği ve çok üstün bir sanat anlayışının yaşan-
dığı bir dönem olduğu görülür.
Ahir zamanın ilk dönemlerinde, dünya Allah'ı inkar eden bir takım felsefi sis-
temler nedeniyle dejenere olacaktır. İnsanlık yaratılış amacından uzaklaşacak,
bunun sonucunda büyük bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma yaşanacaktır. Büyük
felaketler birbirini izleyecek, savaşlar, acılar yaşanacak ve insanlık "nasıl kurtulu-
ruz" sorusunun cevabını arayacaktır. Ancak Allah, ahir zamanın bu büyük karma-
şası içindeki insanları kurtaracak ve onları kutlu bir döneme ulaştıracaktır. Aslında
böyle bereketli bir dönem Kuran ahlakını yaşayan her topluluk ve her dönem için
geçerlidir. Allah, korkup sakınan ve Kuran'da bildirdiği emirlerine titizlikle uyan
kullarına her zaman çok büyük nimetlerle karşılık vermiş, onları bolluk içinde
yaşatmıştır.
Bu anlattıklarımız, Peygamberimiz (sav) tarafından 14 asır önce söylenmiş söz-
lerde ve pek çok İslam büyüğünün yazılarında detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu
kaynakların bize doğru olarak ulaşıp ulaşmadıklarından, örneğin Peygamberimiz
(sav)'in bu konudaki hadislerinin gerçekte O'nun tarafından söylenmiş sözler oldu-
ğundan kuşku duymanın ise gereği yoktur. Çünkü bize bu konuda yol gösteren
önemli bir gerçek vardır. Hadislerde ahir zaman hakkında detaylı tasvirler yapıl-
makta, her konu çok ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Bu ayrıntıların bundan 14 asır
önce bu kadar kapsamlı bir şekilde açıklanmış olması ve belirli bir dönem içinde art
arda bunların gerçekleşmesi son derece mucizevi bir durumdur. Ve bu sözlerin kay-
nağının doğruluğu konusundaki tüm şüpheleri ortadan kaldırır.
Kaldı ki, İslam ahlakının dünyaya egemen olması ya da Hz. İsa'nın yeniden yer-
yüzüne dönüşü gibi ahir zamanla ilgili bazı bilgiler, doğrudan Kuran'da haber
verilmektedir ve dolayısıyla doğrulukları kesindir. Allah ayetlerinde inanan kulla-
rına, İslam ahlakının yeryüzünde hakim olacağını müjdelemektedir:
Al lah, içi niz den iman eden le re ve sa lih amel ler de bu lu nan la ra va'det miş tir: Hiç
şüp he siz on lar dan ön ce ki le ri na sıl 'güç ve ik ti dar sa hi bi' kıl dıy sa, on la rı da yer yü -
zün de 'güç ve ik ti dar sa hi bi' kı la cak, ken di le ri için se çip be ğen di ği din le ri ni ken -
di le ri ne yer le şik kı lıp sağ lam laş tı ra cak ve on la rı kor ku la rın dan son ra gü ven li ğe
çe vi re cek tir. On lar, yal nız ca ba na iba det eder ler ve ba na hiç bir şe yi or tak koş maz -
lar. Kim bun dan son ra in kar eder se, iş te on lar fa sık tır. (Nur Su re si, 55)
12