Page 24 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 24

26                                                                                                                MEKTUBÂT

                             ى
                                                                  ى
                                                    ى
                                  ى
                                                            ى
                                                                ى
                    ان ف و رق ف هَ گرد نز هقْ لح منم  ى نِع ُ هك تسِچ٘ب رس
                    ََ
                                َ َ َ
                          َْ
                                            َ
                                                         ْ
                                        َ ْ َ َْ
                                                              َ ِّ
                               ْ


                 O  vakit  nefsim  dahi:  "Evet  evet..  acz  ve  tevekkül  ile,  fakr  ve
          ilticâ ile Nur kapısı açılır, zulmetler dağılır.
              ِ
                          ِ
                   ِ
           م َ وس ْ هاو نامي ْ هارون  ٰڌع  ِ ِ    حْلَا  dedi. Meşhur Hikem-i Atâiye'nin şu
                                     للّ دم
             ْ   َ    َ      ُ      ٍ َ  َ ُ ْ
          fıkrası:
                              هدجو ن   م دقف اذام و ۞  هدقف نم دجو اذام
                                                   َ َ َ
                             َ
                                                       ْ َ َ َ َ ٰ ٰ
                                    َ َ َ َ ٰ ٰ َ
                                                  ُ
                            ُ َ َ ْ

                 Yâni:  "Cenâb-ı  Hakk'ı  bulan,  neyi  kaybeder?  Ve  Onu
          kaybeden, neyi kazanır?"

                 Yâni:  "Onu  bulan  herşey'i  bulur;  Onu  bulmayan  hiçbir  şey
          bulmaz, bulsa da başına belâ bulur." ne derece âlî bir Hakikat olduğunu
                           ِ
                     ِ
          gördüm ve   ءٰٓ ابرغْلل   ابوُط Hadîsinin Sırrını anladım, şükrettim.
                       َ َ ُ
                             َ

                 İşte  Kardeşlerim,  karanlıklı  bu  gurbetler,  çendan  Nur-u  Îmanla
          nurlandılar; fakat yine bende bir derece hükümlerini icra ettiler ve şöyle bir
          düşünceyi  verdiler:  "Mâdem  ben  garibim  ve  gurbetteyim  ve  gurbete
          gideceğim;  acaba  şu  misafirhanedeki  Vazifem  bitmiş  midir?  Tâ  ki
          sizleri ve Sözler'i tevkil etsem ve bütün bütün alâkamı kessem." fikri
          hâtırıma geldi. Onun için sizden sormuştum ki: "Acaba yazılan Sözler kâfi
          midir, noksanı var mı? Yâni: Vazifem bitmiş midir? Tâ ki Rahat-ı Kalble
          kendimi  nurlu,  zevkli  hakikî  bir  gurbete  atıp,  dünyayı  unutup,  Mevlânâ
          Celâleddin'in dediği gibi
                                                    ى
                               ى
                                                            ى
                                                        ََ
                                                              َ
                            ْ َ
                                 ْ َ ُ ْ ُ
                                                َُ
                            ى تِسهز ندش ديخ  ۪ ب ۪ى  دي ب هچ  ى عاسَ نِا   د
                                               ْ
                                 ى
                                         ى
                                                   ى
                                           َ
                             ْ َ
                                      َ
                                                      ََ ََْ
                                                         ْ
                                  َ َ ْ ْ ُ
                               ندِشچ اق ب قوذ قَ لْ طم ىان ف ردنا
          deyip,  ulvî  bir  gurbeti  arayabilir  miyim?"  diye  sizi  o  suâller  ile  tasdi'
          etmiştim.
                                                                 ِ
                                                                           ِ
                                                                  ډابْلا  وه ډابْلَا
                                                                            َ
                                                                   َ
                                                                      َ ُ

                                                               S a i d   N u r s î
   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29