Page 91 - Münafıklarla Mücadelenin Önemi
P. 91
Harun Yahya (Adnan Oktar)
yor. Yani sevgiye dayalı, merhamete, şefkate dayalı olmaz.
Münafıkta sadece mal, mülk, enaniyet ve azamet esastır.
Bir enaniyet, iki itaat altında olmamak. Münafığın en
büyük ızdırap çektiği şey, şeytani bir yönü vardır; itaat-
ten çok kaçınır. İtaat çok bunaltır münafığı. İtaat altında
kalmak istemez. Mesela şeytana Cenab-ı Allah dedi ki; "insana
itaat edeceksin." Münafık tıynetli olduğu için, yani bütün müna-
fıklarda olan ana karakter onda olduğu için, acayip ağırına gitti.
Ukala ve züppe bir uslupla, haşa, dedi ki "beni ateşten yarattın,
onu topraktan yarattın" tam klasik akılsız. "Ben secde etmeye-
ceğim" dedi ve itaat etmedi Allah'a. Ve "artık fitne ile uğraşa-
cağım" dedi şeytan. Münafık da öyledir. Bakın ayrıldı şey-
tan. Allah ayırdı şeytanı, hemen fitneye koyuldu, görevi
budur. Ondan sonra fitne, başka derdi yoktur. Münafığın
da ana konusu fitnedir. Ama tabi kendini muttaki olarak
tanıtacaktır. Hatta bu tanıtmadan dolayı Peygamber (sav) dahi
farkedemiyor bazen. Allah "Ben" diyor, "onları sana bakışların-
dan tanıtırım" diyor. Onlarda hakikaten şeytani bir bakış
olur. Mürşitler, büyük alimler, peygamberler Allah'ın
dilemesiyle onları fark edebilirler. Bakış bozukluğu, yani
gariptir bakışları ve "bozuk konuşmalarından da anlarsın" diyor
Cenab-ı Allah. Bozuk konuşmaları derken, Kuran'ı ve Allah'ı
anarak münafıklar konuşur zaten. Ama dil eğip bükerek alaka-
sız yerlerde kullanarak yapıyorlar. Hiç alakasız. Dil eğip büke-
rek. Onların şeytani bir yöntemidir bu. Peygamber (sav)'in
yanında "sen Allah'ın Resulüsün" diyorlar. Halbuki inanmıyor,
89