Page 136 - Deniz Altındaki Muhteşem Dünya
P. 136
BİR CANLININ DERİNLERE DALABİLEN ÖZELLİKLERE
SAHİP OLMASI, TESADÜFLERLE AÇIKLANAMAZ
İnsan bedeni derin denizlere dalış yapabilecek, su altında yaşamını sürdürebilecek bir yapıyla yara-
tılmamıştır. Bu nedenle insanın derin denizlere gelişigüzel dalış yapması son derece tehlikelidir. En
deneyimli, en teçhizatlı dalgıçlar dahi, yüksek basınç ve ısı farkından kaynaklanan bir çok problemle
karşılaşırlar hatta bu çoğu zaman ölümle sonuçlanır. Örneğin sadece Amerika'da her sene 100.000
dalgıçtan 10'a yakını dalış esnasında yaşamını kaybetmektedir. 83
Deniz altında yaşayan canlıların muhatap olmadığı tehlikelerin her biri, söz konusu canlıların bu ko-
şullara uygun yaratıldıklarını göstermektedir. Yapıları ile ilgili tüm detaylar bir canlının tesadüf ese-
ri, yüksek basınç altında yaşamaya uygun özellikler kazanamayacağının açık delillerindendir. Akıl ve
şuur sahibi bir insan dahi, fizik, kimya, biyoloji, tıp gibi pek çok bilim dalının kapsamlı ilmiyle, yük-
sek teknoloji imkanlarıyla derin denizlere dalmayı güçlükle başarmaktadır. Akıl ve şuurdan yoksun
hayvanların ise, kendileri için tedbir almaları, vücutlarında yüksek basınca ve soğuğa dayanıklı sis-
temler oluşturmaları mümkün değildir. İnsanların derin denizlerde karşı karşıya oldukları tehlikeler
düşünüldüğünde canlılardaki yapıların muhteşemliği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu tehlikelerden baş-
lıcaları şöyledir:
Derinlik sarhoşluğu: "Azot narkozu" ya da "nitrojen narkozu" da denilen bu rahatsızlıkta, zihin-
sel faaliyetlerde belirgin bir azalma, bilinç bulanıklığı oluşur. Nitrojenin uyuşturucu etkisi basınç al-
tında artar. Bunun sebebi nitrojenin sinir hücreleri arasındaki elektriksel iletişime etki ederek algıları
yavaşlatmasıdır. Bu yüzden çoğu dalgıç 30 metreden derine indiklerinde, şuurlarını kaybetme tehlike-
si ile karşı karşıya kalır.
Kemik bozulması: Düzenli olarak basınçlı ortamlara maruz kalan kişilerde, kemik nekrozu (ölümü)
görülmektedir. Hatta bir defaya mahsus basınçlı ortamlarda bulunmuş kişilerde dahi bu önemli rahat-
sızlık oluşabilmektedir.
Hava sıkışması: Su altında yaklaşık her 10 metrede basınç 1 atmosfer artar ve basınca bağlı en bü-
yük hacim değişiklikleri ilk metrelerde gerçekleşir. Dalış sırasında basınç artışı nedeniyle, vücut için-
de gaz içeren boşlukların hacminin azaltılması gerekir. Ancak dalışa uygun yaratılmayan insanın vü-
cudunda, bu tür bir küçülme olmaz. Dolayısıyla akciğerlerinde sıkışma olur ve bu boşluklara kan dol-
maya başlar. Bu durum, akciğerlerin iç kanama ve sıvı birikimi sonucunda zarar görmesine yol açar.
Hücrelere hava dolması: Tıpta "amfizem" olarak bilinen bu durumda, iki ak-
ciğer arasında biriken hava, kalp ve ana damarları sıkıştırarak dolaşım bo-
zukluğuna yol açar. Kesik kesik nefes alma, baygınlık ilk belirtilerdir. Di-
ğer taraftan havanın cilt altına kaçması da söz konusudur. Boynun alt
kısmına hava dolduğunda, seste değişiklikler olur. Durumun şiddeti art-
tıkça ciltte morarma, solunum güçlüğü oluşur.
Kulak sıkışması: Normal koşullarda kulağın iç basıncı, dış basın-
ca eşittir. Su altına indikçe, orta kulaktaki hava sıkışarak kulak za-
rına baskı yapmaya başlar. Orta kulak, tıkanık östaki
borusu sebebi ile sıkışmaya maruz kaldığında, iç
134