Page 324 - Deniz Altındaki Muhteşem Dünya
P. 324
DENİZ ALTINDAKİ
MUHTEŞEM DÜNYA
çekte bu durum, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bir akılsızlıktır. Allah, bazı insanların anla-
yışlarının kapanacağını ve gerçekleri görmekten aciz duruma düşeceklerini birçok ayetin-
de bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Şüp he siz, in kar eden le ri uyar san da, uyar ma san da, on lar için fark et mez; inan -
maz lar. Al lah, on la rın kalp le ri ni ve ku lak la rı nı mü hür le miş tir; göz le ri nin üze -
rin de per de ler var dır. Ve bü yük azap on la ra dır. (Ba ka ra Su re si, 6-7)
… Kalp le ri var dır bu nun la kav ra yıp-an la maz lar, göz le ri var dır bu nun la gör mez -
ler, ku lak la rı var dır bu nun la işit mez ler. Bun lar hay van lar gi bi dir, hat ta da ha aşa -
ğı lık tır lar. İş te bun lar ga fil olan lar dır. (Araf Su re si, 179)
Al lah, Hicr Suresi'nde ise, bu in san la rın mu ci ze ler gör se ler bi le inan ma ya cak ka dar
bü yü len dik le ri ni şöy le bil dir mek te dir:
On la rın üzer le ri ne gök yü zün den bir ka pı aç sak, or dan yu ka rı yük sel se ler de,
mut la ka: "Göz le ri miz dön dü rül dü, bel ki biz bü yü len miş bir top lu lu ğuz" di ye -
cek ler dir. (Hicr Su re si, 14-15)
Bu ka dar ge niş bir kit le nin üze rin de bu bü yü nün et ki li ol ma sı, in san la rın ger çek ler den
bu ka dar uzak tu tul ma la rı ve 150 yıl dır bu bü yü nün bo zul ma ma sı ise, ke li me ler le an la tı la -
ma ya cak ka dar hay ret ve ri ci bir du rum dur. Çün kü, bir ve ya bir kaç in sa nın im kan sız se nar -
yo la ra, saç ma lık ve man tık sız lık lar la do lu id di ala ra inan ma la rı an la şı la bi lir. An cak dün ya -
nın dört bir ya nın da ki in san la rın, şu ur suz ve can sız atom la rın ani bir ka rar la bi ra ra ya ge -
lip; ola ğa nüs tü bir or ga ni zas yon, di sip lin, akıl ve şu ur gös te rip ku sur suz bir sis tem le iş le -
yen ev re ni, can lı lık için uy gun olan her tür lü özel li ğe sa hip olan Dün ya ge ze ge ni ni ve sa -
yı sız komp leks sis tem le do na tıl mış can lı la rı mey da na ge tir di ği ne inan ma sı nın, "bü yü"den
baş ka bir açık la ma sı yok tur.
Ni te kim, Al lah Ku ran'da, in kar cı fel se fe nin sa vu nu cu su olan ba zı kim se le rin, yap tık -
la rı bü yü ler le in san la rı et ki le dik le ri ni Hz. Mu sa (as) ve Fi ra vun ara sın da ge çen bir olay la
biz le re bil dir mek te dir. Hz. Mu sa (as), Fi ra vun'a hak di ni an lat tı ğın da, Fi ra vun Hz. Mu sa
(as)'a, ken di "bil gin bü yü cü le ri" ile in san la rın top lan dı ğı bir yer de kar şı laş ma sı nı söy ler.
Hz. Mu sa (as), bü yü cü ler le kar şı laş tı ğın da, bü yü cü le re ön ce on la rın ma ri fet le ri ni ser gi le -
me le ri ni em re der. Bu ola yın an la tıl dı ğı ayet şöy le dir:
(Mu sa:) "Siz atın" de di. (Asa la rı nı) atı ve rin ce, in san la rın göz le ri ni bü yü le yi ver -
di ler, on la rı deh şe te dü şür dü ler ve (or ta ya) bü yük bir si hir ge tir miş ol du lar.
(Araf Su re si, 116)
Görüldüğü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmacalar"la -Hz. Musa (as) ve
ona inananlar dışında- insanların hepsini büyüleyebilmişlerdir. Ancak, onların attıklarına
karşılık Hz. Musa (as)'ın ortaya koyduğu delil, onların bu büyüsünü, ayette bildirildiği gi-
bi "uydurduklarını yutmuş" yani etkisiz kılmıştır:
322