Page 206 - Nasıl Bir Yemen
P. 206

Nasıl Bir Yemen?


                 Ancak sonrasında Libya'da, Suriye'de ve şimdi de Yemen'de yaşa-

            nanlar, aslında Arapların kendi aralarındaki çatışmaların, en az Batılı-
            larınki kadar kan dökücü olabileceğini ortaya koydu.
                 Kısacası savaşlardaki senaryo hiç değişmiyor:
                 Ülkesini baskı altında, adeta bir aile şirketi gibi yöneten bir dikta-
            tör. Diktatöründen korkan sindirilmiş sessiz bir halk. Sonrasında
            yoğun halk tepkisi ve devrilen bir diktatör. Tabi ki bir türlü tesis edile-
            meyen istikrar, giderek belirginleşen ve bir sorun haline dönüşen etnik

            ve mezhepsel farklılıklar, sonradan savaşa dönüşecek bir çatışmanın
            başlaması ve sonu gelmeyen bir kargaşa…
                 Coğrafyası ve kahramanları değişse de, değişmeyen bir senaryo
            bu. Peki, bu senaryo hep savaşla, kanla mı yazılacak? Ortadoğu'daki
            ile benzer nedenlere dayanan bir çatışma ve savaş süreci, 350 yıl önce
            Avrupa'da da yaşanmıştı. Kralların mezhepsel farklılıkları gözeterek
            kurdukları tahakküm sonucu yaşanan Otuz Yıl Savaşları ve Seksen Yıl
            Savaşları Avrupa'ya büyük bir değişim getirdi. Yüz yıllar süren bu
            değişim sonucunda mezhepsel ayrımcılık terk edildi. Bu zaman içinde

            yine de Krallıklar ve diktatörlükler kuruldu ise de, demokrasi ile bir-
            likte kıta istikrara kavuştu.
                 Şimdi bazıları aynı yolu Ortadoğu'daki Müslümanların da izleye-
            ceğini öngörüyor. Bunda Boko Haram ve El Kaide gibi örgütlerin şid-
            det felsefesinin sözde İslam kaynaklı olduğunu düşünmelerinin de
            etkisi var. Kuran'da kesin olarak yasaklanmasına rağmen, Şii ve Sünni
            kesime mensup pek çok radikal Müslüman, kendinden olmayanın kat-

            ledilmesi şeklindeki sapkın düşünceyi, inancının bir gereği olarak
            kabul ediyor.
                 Bu kişiler gerçekte dinin emrettiği, nezaketli, merhametli, şefkatli,
            düşünceye saygılı ahlak yapısını yaşamamalarına rağmen, kendilerini
            "dindar" olarak adlandırıyorlar. Bu yanlış propagandanın sonucunda
            da milyonlarca insan İslam'ı yanlış tanıyor. İslam'ın, sözde hak ve
            özgürlükleri engelleyen, düşünceyi kontrol altına alan, hatta kan dök-
            meyi teşvik eden bir din olduğu yanılgısına kapılıyorlar. Oysa İslam,
            insanlara düşünme ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğü tanıyan,



                                             204
   201   202   203   204   205   206   207   208   209   210   211