Page 637 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 637
Harun Yahya
Daha da önemlisi, Galton'un zenciler veya diğer ülkelere göç eden kendi vatandaşları için ileri sür-
düğü iddialar hiçbir bilimsel dayanağa da sahip değildir. Bunlar, dönemin ilkel koşulları içinde, mater-
yalist dünya görüşüyle zihinleri yıkanmış bazı sözde bilim adamlarının ve düşünürlerin hayal ürünü
varsayımlarına dayanılarak oluşturulmuştur.
Galton'ın ön yargılı ve tutarsız tezleri bunlarla da sınırlı değildi. Örneğin sosyal gelişmenin gerçek-
leşebilmesi için, zekası ve entelektüel seviyesi düşük kişilerin çoğalmalarının durdurulması ve diğerle-
rinin çoğalmalarının teşvik edilmesi gerektiğini de öne sürmüştü. Aksi takdirde sosyal bir çöküş olaca-
ğını iddia ediyordu. Oysa asıl sosyal çöküşün Galton ve benzerlerinin ortaya koydukları, katliamlara,
çatışmalara ve şiddete dayalı yaşam modelinin uygulamaya konulmasıyla yaşanacağı açıktır. Galton,
1907 yılında Huxley Üniversitesi'nde verilen bir konferans sırasında, "ulusumuzun beyinleri, üst sevi-
yeli sınıflarımızdaki insanlar arasında bulunuyor" iddiasında bulundu. 111 Galton ayrıca, üst sınıfa ait ço-
cukların doğum sırasında belirlenmelerini ve ailelerine bu çocuklar için 1000 pound ödenmesini önerdi.
Üst sınıfın kadınlarına, kendi isteklerinin dışında bir erkek ve bir kız çocuk daha doğurmalarını teklif
etti. 112
Galton'un, kendince üst sınıf olarak gördüğü kimselerin sayıca çoğalmasının toplumu ilerleteceğine
inanması akıl ve mantıkla çelişen bir düşüncedir. Üstelik bilimsel de değildir. Bir toplumu ilerleten pek
çok unsur vardır. Ama bunların en önemlisi, toplumu oluşturan fertlerin ahlakı ve karakterleridir. Gü-
zel ahlaka, güçlü bir karaktere sahip bireylerden oluşan bir toplumun ilerlemesi hızlı ve kalıcı olacaktır.
Bu özelliklerin, kalıtsal olarak bireyden bireye aktarılması ise mümkün değildir. İçinde yaşadığı toplu-
mun gerçekten ilerlemesini isteyen kişinin öncelik vermesi gereken asıl konu, çeşitli kültürel ve eğitsel
programlarla bireylerin manen güçlenmesini sağlamak olmalıdır. Galton ve benzerlerinin, etkin olduk-
ları ülkelerde, insanlara adeta hayvan muamelesi yaparak zenginleri çoğaltmak fakirleri azaltmak iste-
meleri, bunun için cinayeti dahi meşrulaştırmaya çalışmaları hem büyük bir zalimlik hem de tarifi
mümkün olmayan bir cehalettir. Buna rağmen, Galton'ın da yönlendirmesiyle, İngiltere'de öjeni hareke-
tinin ilk faaliyeti doğum kontrolü üzerine olmuştur. Bu, sadece evrim teorisinin yanılgılarına kapılanlar
tarafından sözde "aşağı insanlar" olarak görülen "fakir" halkı ve yine kendilerince "aşağı" ırktan insan-
ları hedef alan bir çalışmadır.
1920'ler ve 30'larda, fakir halkın nüfusunun sürekli Galton, parmak izlerinden ve yüz fle-
artarken, orta ve yüksek sınıfın nüfus artışının azal- killerinden, suçlular›n ortak genetik
özelliklerini tespit etmek gibi mant›k-
dığı ve bunun büyük bir tehlike olduğu düşünülü-
s›z ve sonuçsuz bir çal›flma yapm›flt›.
yordu. Örneğin Julian Huxley, 1925 yılında Natu-
re dergisinde şöyle yazmıştı:
İstenilenlerin oranı düşerken, istenilmeyenle-
rin oranı artıyor. Bu durum ele alınmalıdır. 113
Öjenistlere göre "istenilenler" ile "istenil-
meyenler"in arasındaki dengeyi kurmak için
atılacak ilk adım sözde "ırk hijyeni" idi. Irk
hijyeni için öncelikle kimlerin istenilen kimle-
rin istenilmeyen olduğunu belirlemek gereki-
yordu. Bu ayrımı yapmak için oldukça ilkel
ve akılalmaz yollara başvuruluyordu.
Örneğin, İngiltere ve ABD'de insanla-
rın kafatasları ölçülmeye başlandı.
Galton'ın da önderliğinde başlatılan
kampanyalarla insanların kafatasları-
nın büyüklüğü ölçülüyor, buna göre
sözde zekaları belirleniyordu. Ancak,
Adnan Oktar 635