Page 155 - Darwin Bu Gerçekleri Bilmiyordu
P. 155
DARWIN BU GERÇEKLER‹ B‹LM‹YORDU
bul edelim. Yani hurdalarla dolu bir hangar›n içinde "do¤al seleksiyon"
yafland›¤›n› varsayal›m. Acaba Berry'e göre, bu hangar›n içinde seçile-
cek olan "avantaj" nedir?
Önce flunu soral›m: Bir jumbo jet uça¤› ne zaman "avantaj" elde
eder? Elbette uçtu¤u zaman... Peki uça¤›n uçmas› için ne gerekir? Eksik-
siz olmas›... Yani hangar›n içinde uça¤›n bir kanad›n›n, motorunun, kok-
pitinin, elektrik sisteminin, koltuklar›n›n, gövdesinin ve burada sayma-
ya gerek görmedi¤imiz binlerce parças›n›n tek tek oluflmas›n›n hiçbir
anlam› olmaz. Bunlar oluflsalar bile avantaj sa¤lamad›klar› için seçile-
mez. Hangar›n içinde, Berry'nin iddia etti¤i gibi yap-boz yap›p deneme-
ler gerçeklefltiren bilinçli bir sistem de yoktur. Hangar›n içinde sadece
ölü, bilinçsiz, cans›z madde vard›r. Ve de¤il 3.5 milyar, 3.5 trilyar y›l da
beklense, ortaya hiçbir tasar›m ç›kmaz.
Asl›nda evrimciler de muhtemelen bu kadar gerçek d›fl› bir senaryo-
ya inanm›yordur. Yine de evrimciler zaman zaman böyle "iddial›" örnek-
lerle kamuoyu önüne ç›karlar. Bundaki amaç, çok saçma bir fikri, gayet
so¤ukkanl› bir flekilde ve "kendine güven" edas› içinde savunarak, yani
psikolojik etkenlerin yard›m›yla, makul gibi gösterebilmektir.
Sonuç
Gerçekte evrim teorisi ile yarat›l›fl gerçe¤i aras›ndaki farkl›l›k, bura-
ya kadar anlatt›¤›m›z teknik detaylara gerek b›rakt›rmayacak kadar aç›k
ve yal›nd›r. Burada yap›lan aç›klamalar, bir insan dünyan›n en büyük
gökdeleninin tesadüfen orada bulunmad›¤›na, bu gökdeleni tasarlayan
mimarlar, mühendisler oldu¤una ikna etmeye çal›flmakla ayn›d›r.
Evrimciler, özetle, cans›z maddenin uzun zaman verildi¤inde canlan›p
hücreler oluflturdu¤una, bu hücrelerin kendilerine isabet eden mutas-
yonlar ve aralar›ndaki "rekabet" sonucunda, Stephen Hawking, Albert
Einstein, Humphrey Bogart, Mari Curie, Mimar Sinan, Newton, Frank
Sinatra, Aristo gibi insanlar›, tavus kufllar›n›, kelebekleri, tavflanlar›, ya-
seminleri, limonlar›, veya akasya a¤açlar›n› oluflturdu¤una inanmakta-
HARUN YAHYA 153