Page 227 - Rohingyalar Güzeldir
P. 227
Adnan Oktar (Harun Yahya) 225
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahip-
tir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar
verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
Mu tas yon lar kü çük, ras ge le ve za rar lı dır lar. Çok en der ola rak
mey da na ge lir ler ve en iyi ih ti mal le et ki siz dir ler. Bu üç özel lik,
mu tas yon la rın ev rim sel bir ge liş me mey da na ge ti re me ye ce ği ni
gös te rir. Za ten yük sek de re ce de özel leş miş bir or ga niz ma da
mey da na ge le bi le cek rast lan tı sal bir de ği şim, ya et ki siz ola cak tır
ya da za rar lı. Bir kol sa atin de mey da na ge le cek ras ge le bir de ği-
şim kol sa ati ni ge liş tir me ye cek tir. Ona bü yük ih ti mal le za rar
ve re cek ve ya en iyi ih ti mal le et ki siz ola cak tır. Bir dep rem bir
şeh ri ge liş tir mez, ona yı kım ge ti rir. (Charles Darwin, The Ori-
gin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard Uni-
versity Press, 1964, s. 179)
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi geliştiren
mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu
görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gös-
terdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan
genetik olaylardır. (İnsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kan-
serdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması" ola-
maz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına
hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekaniz-
ması" olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığına göre
de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.