Page 33 - ÜÇÜ BİR ARADA
P. 33
ÜÇÜ BİR ARADA
olduğu gibi okul teneffüslerinde yarım bıraktığımız oyunlar için
bir araya gelmiş, terimizi hangi oyunun heyecanıyla atacağımıza
karar veriyorduk. Küçücük bedenlerimizin sırayla devleştiği
oyunlarda misketlerimiz sokak taşlarının arasına sıkışıyor,
kaleyi şaşıran futbol topumuz her defasında yaşlı komşumuzun
penceresini gidip buluyordu. Küçük sokakların en ücra
köşelerindeki gizemli saklambaçlarımızın sessizliği, yakar
topların gürültüsüyle bozuluyordu. Oyunlarımız sokaklara
sığmıyor, Arnavut kaldırımlardan tarihi Kalecik Kalesi’ne
koşarak uzanıyorduk. Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetinden,
Bizans tekfurunun ayak izlerinden habersiz dik yokuşu
tırmanıyor, aynı heyecanla yeniden sokağımıza dönüyorduk.
Zamanın nasıl aktığına anlam veremediğimiz tam o anda,
acıktığımızı hissediyor; mahallenin koca yürekli ninesinin
ekmeklerimize sürdüğü üzüm pekmezi ile yeniden
heyecanlanıyorduk. Yaz günlerinin vazgeçilmez hasadı Kalecik
karası üzümlerimiz, birlikte doymanın ve bir ekmeği paylaşmanın
dersini veriyordu.
Yaklaşan kış için yapılan temizliklerden arta kalan yastık yünleri,
annelerimizin kapı önünde oturduğu minderlere vücut oluyordu.
Duvar kenarlarında yeri değişmeyen minderler, saatler süren
sohbetlere ev sahipliği yapar; sırtların yaslandığı duvarlar, kulak
verdiği her şeyi sır gibi saklardı. Toprağı çakıl taşlarıyla bezeli
dar sokaklar, birbirine kenetlenmiş; birkaç mahalle uzunluğunda
sıralanan müstakil evlerin kulak misafiri olurdu. Her şeye
şahitlik eden dar sokaklar, bir komşuların balkon sohbetlerine
bir de bizim bisikletten düşüşlerimize susar kalırdı.
Hasayaz Ortaokulu Sayfa 33