Page 19 - 100DEYÜZ DERGİ | 2015
P. 19

     Beşiktaş: Mete (Bozkurt), Ahmet 1 (Börtüçene), Niko (Kovi), Lütfü (Isıgöllü), Zekeriya (Alp), Ahmet 2 (Yılmaz), Vedat (Okyar), Kahraman (Kartaloğlu), Sinan (Alayoğlu), Sanlı (Sarıalioğlu), Tuğrul (Şener).
Trabzonspor: Şenol (Güneş), Turgay (Semercioğlu), Necati (Özçağlayan), Kadir (Özcan), Cemil (Usta), Bekir (Barçın), Faruk (Özak), Tuncay (Mesci), Ali Kemal (Denizci), Hüseyin (Tok), Mehmet Cemil (Altın).
sını gösterdi. Radyonun başında adeta nefesimizi tuttuk. Topun başına Vedat geldi. Aktif futbolculuk hayatında attığı 41 penaltıyı da gole çevirmişti. Vedat’ın 42’inci pe- naltı vuruşu bize kupayı getirecek gol olacaktı. Vedat, sol köşeye plase vuruşunu yaptı, Şenol uzandı ve çeldi.
Sanlı abi daha sonraki yıllarda penaltı anını şöyle an- latacaktır: ‘’Penaltıları ilk önce ben kullanıyordum. Bir iki maçta kaçırınca ‘ben bir daha kullanmam’ dedim. Ardın- dan 3-4 yıl Vedat Okyar kullandı, Vedat, çok soğukkanlı bir adamdı ve penaltıları da aynı şekilde atıyordu. Trab- zon maçında penaltı olunca gelip bana ‘Kaptan, ne olur sen kullan’ dedi. Ben de ‘Sen deli misin, her zaman sen atıyorsun’ dedim. ‘Ya kaçırırsam’ dedi. ‘Kaçırırsan kaçır, tüm sorumluluk bana ait’ dedim. O harika penaltı kulla- nan, soğukkanlı Vedat adeta tir tir titriyordu. Topun başı- na geldi, ‘Eyvah’ dedim ben. Çok korkuyordu, hayatında ilk kez. Vedat kadar iyi penaltı kullanan adam azdır. Topa çok kötü vurdu, Şenol kurtardı. Vedat duygusal bir adam. Penaltıyı kaçırdıktan sonra tutturdu ‘Oyundan çıkaca- ğım’ diye. Bir yandan da ağlıyor. İşte o anda Lütfü yanına gitti, ‘Üzülme Vedat, şimdi atacağım bir tane’ dedi. Vedat duygusal olduğu kadar rasyonel de bir adam, ‘Ya Lütfü
dalga mı geçiyorsun, sen neredesin kale nerede’ karşılı- ğını verdi.”
Biz radyolarımızın başında, taraftar tribünde donup kalmıştı. Bu kadar yaklaşmışken, kupa kaçmamalıydı. Kaçan penaltının şokunu çabuk atlattık. Tek kale oyna- maya başlamıştık. Sağlı sollu ataklarla Trabzonspor ka- lesini adeta dövüyorduk. 78’inci dakikada Sinan sağ ka- nattan ceza alanına yaklaşırken düşürüldü. Serbest atışı Ahmet II kullandı. Topa 7-8 kişi birlikte yükseldi. Kafayı vuran Lütfü oldu ve top filelerle kucaklaştı. Defansımızın savaşçısı Lütfü, her maçta varını yoğunu ortaya koyan, fedakar Lütfü, skoru 2-0 yapmıştı. Evde bir bayram ha- vası.
Bu gole, en çok sevinen şüphesiz Vedat abi olur. Öyle ki farkında olmadan Lütfü abinin boğazını sıkarak ‘Ha- yatımı kurtardın, hayatımı kurtardın’ diye bağırır. Lütfü abi, ‘Kaptan kurtar beni’ diye Sanlı abiden yardım ister ve kaptan ikisini güçlükle ayırır. Bu anıyı BJK Tv’de ‘Usta Kramponlar’ programında Sanlı abi ve Lütfü abi anlat- mışlardı.
Ve kazandık. Türkiye Kupası bizim olmuştu. Rüya gi- biydi, artık bizim de arkadaşlarımızla tartışırken gururla söyleyebileceğimiz bir başarımız, göğsümüzü gere gere anlatacağımız bir kupamız vardı. Babam maçın ikinci yarısında eve geldi, beraber sarılıp evin içinde tezahü- ratlar yaptığımızı hatırlıyorum.
Doğan Babacan’ın bitiş düdüğü ile beraber sahanın içi karışıverdi. Tribünlerden atlayan yüzlerce kişi Siyah-Be- yaz formalı oyunculara sarılıyor, tebrik ediyor, her birini teker teker omuzlarının üstüne kaldırıp koşuyorlardı. Bu arada terden ıslanmış formalar Beşiktaşlı futbolcuların sırtından alınıp hatıra olarak kapanın elinde kalıyordu. Haklıydılar, sekiz yıldan beri şampiyonluğa susamışlar- dı. Futbolu bırakmasının eşiğinde arkadaşlarıyla beraber Türkiye kupasını Beşiktaş’a kazandıran kaptan Sanlı Sarıalioğlu omuzlar üzerinde dolaştırılırken belki de ha- yatının en mutlu dakikalarını yaşamaktaydı. Türkiye Ku- pası, Sanlı Sarıalioğlu’nun ellerinde yükselirken antrenör Horst Buhtz: ‘Bütün oyuncularım görevlerini çok iyi yap- tılar ama bir isim vermek gerekirse ben Kahraman’ı söy- lemek isterim’ diyordu.
Bu maçın kahramanı, başarılı orta saha oyuncumuz Kahraman Kartaloğlu’ydu. Soyunma odasında zafer kutlaması esnasında boşta kalan Türkiye Kupası’nı kap- tığı gibi önce Karagümrük’te oturduğu mahalleye getir- miş, oradan da taksiyle Cerrahpaşa’ya. Attığı sekiz golle Türkiye Kupası’nda takımını taşıyan Tezcan, hastanede yatıyordu ve final maçında yoktu. Arkadaşları onu unut- mamış, kupayı onun ayağına götürmüştü. İlk kez kaza- nılmasına yakışır bir hikayeye sahip o kupa, Beşiktaş’ın en zor zamanlarında kazanılan zafer olarak tarihe geç- miştir. Fakat kazanmaktan da önemlisi takım olgusu- dur. Her oyuncu, birbiri için oynadığı zaman büyük kulüp olunduğunun en güzel örneklerinden biridir.
   100. YIL BEŞİKTAŞLILAR DERNEĞİ DERGİSİ
s.17
     






















































































   17   18   19   20   21