Page 49 - MAKSİMUM BİZ | NİSAN 2015
P. 49

     TÜRKIYE’DE RESIM SANATININ YAŞAYAN EN ÖNEMLI USTALARINDAN BIRI OLAN MEHMET GÜLERYÜZ’LE “RESSAM VE RESIM: MEHMET GÜLERYÜZ RETROSPEKTIFI” SERGISI VESILESIYLE BULUŞTUK. SERGISININ 50’YI AŞKIN YILDIR DEVAM EDEN SANAT YAŞAMININ HESABINI VERMEK ANLAMINA GELDIĞINI SÖYLEYEN GÜLERYÜZ, KIMSENIN BU NOKTAYI VURGULAMAMASINDAN DEM VURDU.
Mehmet Güleryüz’le İstanbul Modern’in düzenlediği “Ressam ve Resim: Mehmet Güleryüz Retrospektifi” sergisi vesilesiyle bir araya geldik. Sanatçının 1960’lı yıllardan 2010’lu yıllara uzanan kariyerinin bir dökümü niteliğindeki sergi, Güleryüz’ün resimden desene, heykelden gravüre, tiyatrodan performansa uzanan zengin
ifade arayışının gelişim ve dönüşümüne
ışık tutuyor. Sergisinin 50’yi aşkın bir
sanat yaşamının hesabını vermek anlamına geldiğini söyleyen ve kimsenin bu noktayı vurgulamamasından dem vuran Güleryüz, “Burada başlı başına bir vaka var” diyerek soruyor: “Bu kadar kariyer yapmış insan
var. Bu kadar üniversiteler var. Profesörleri, doçentleri, araştırma görevlileri, şunları bunları var. Neredeler?” Bunu sorduktan sonra da ekliyor: “Buraya bir bakış, buraya bir kritik, eleştiri istiyorum ben. Buna girecek güçleri var mı? Yok. Onun için susuyorlar.” Güleryüz’le sanata bakışını, sanatın felsefe ve edebiyatla ilişkisini konuştuk...
Eserlerinize temel oluşturan itkiyi ne ola- rak tanımlarsınız?
Sorular öncelikle kendinize yönelik başlıyor. Ve de sürekli kendiniz üzerinden gidiyor. “Ben kendimi tanıyorum başka bir şeye döneyim” dediğinizde aslında çok önemli bir ipucunu
kaçırmış oluyorsunuz. Bütün esas kaçıyor. Sanat kişinin ötesindeki bir olgu değil. Sanat başka yerde yapılıp kişi onun içine girmiyor. Kendinin dışında bir sanat var. Sanatçıların katılacağı bir sanat alanı var ama o da baş- kalarının bireysel sanatlarının oluşturduğu bir büyük yoğunluk. Kişinin kendi sanatı ise kendini tanımakla başlıyor ve onunla devam ediyor.
Ve onun da sonu yok galiba...
Sanat bir düşünceler yoğunluğudur. Bütün insanlığın düşünceleri ve de cevaplarıdır. O düşünceler sorulara dönüşür, sorular cevapla- nır, yeni sorular oluşur. Gördüğümüz bir su birikintisinin içine girersiniz. Temas, suyla temastır. Bu bir okyanus da olabilir. Bir göl de olabilir. Sadece birikinti de olabilir. İlk temas aslen çok da farklı değildir. Ayağınızı sokar- sınız, herkes girebilir o suya. İlk temastan alınacak cevaplar üç aşağı beş yukarı birbiri- ne benzer. Bu ilk temasın seviyesiyle yetinen vardır; bunun daha ötesini sorgulayan, denize açılan vardır. Bazıları da büyük okyanusa ka- dar gidebileceğini anlar. Oralara gitme isteği, onun hallerine hazırlıklı olmak yetmez, bekle- medikleriyle cebelleşecek gücünün olması da gerekir. Ve de kararlılık ve direnme gücünün olması. Burada kişi kendini tanıyor bütün bu süreçlerde. Önce mi kendini tanımalı, süreç içinde mi tanımalı? Bence yüzde 100 en doğ- rusu olayın içinde tanımasıdır.
 maksimumbiz | 47
 






















































































   47   48   49   50   51