Page 51 - MAKSİMUM BİZ | YAZ 2012
P. 51

                                                         RÖPORTAJ
  yaş arasında 2 yılda bir, 50 yaşından sonra ise her sene ma- mografi yapılmalıdır. Her kadın ayrıca kendi kendini meme muayenesi yapmalıdır. Risk grubu altında olan kadınlar, en genç aile ferdinden 5 sene önce taramaya girmelidir. Yani ailesinde 35 yaşında meme kanseri olan bir kadın 30 yaşında taramaya başlamalıdır. Yukarıda saydıklarımın dışında ultra- sonografi gibi diğer tanı programları ancak hekim gördüğü zaman ilave edilmelidir.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Meme kanserinin ilk tedavisi cerrahidir. Ancak bazı durumlar- da ilk tedavi kemoterapi de olabilir. Bu özel durumlarda yapılır. Birincisi iltihabi tip dediğimiz kanserlerde bir de tümörün ile- ri büyük olduğu durumlarda önce kemoterapi ile başlanılır, tümör küçültülür ondan sonra cerrahi tedavi yapılır.
Kadının memesindeki kütle büyük ama memesi küçükse, kadın memesinin korunmasını istiyorsa da önce kemoterapi yapılır. Mamografik taramalarda ortaya çıkan lezyonlarda ise tel veya radyoaktif madde ile işaretlenir ve çıkarılır. Cerrahi te- davide öncelikle koruyucu tedaviyi tercih ediyoruz. Hastalıklı dokuyu çevresindeki sağlam doku ile çıkarıyoruz. Bunu plastik cerrahide onkoloji esasları uyguladığımız yöntemle yapıyoruz. Bu sayede bir ameliyat dahi geçirse ona düzgün, şekli bozulmamış bir meme bırakıyoruz.
Bazı özel durumlarda memeyi almamız gerekebiliyor. Bu du- rumda istenirse aynı seansta protez yerleştirebiliyoruz. Eskiden meme kanseri tanısı konulduğunda koltuk altındaki tüm lenf bezleri alınırdı. 90’lı yıllarda ilk beze bulma yöntemi geliştirildi, 1998’de ben bu yöntemi başlatmıştım. Bu sayede hastalığın yayılabileceği koltuk altındaki yerleri bulabiliyoruz, bir boya veya radyoaktif madde ile yapıyoruz. Riskli lenf bezlerini çıkarıyoruz. Ameliyat anında patolog bakıyor, eğer ilk beze de kanserli hücre yok ise geri kalan bezleri almıyoruz. Bu yöntem gereksiz yere koltuk altındaki bütün lenf bezlerini çıkarmamızı önlemiş olu- yor. Bu sayede ömür boyu bir kol şişme riskinin önüne geçilmiş oluyor. Cerrahi tedaviden sonra kadınların çıkan patoloji
sonuçlarına göre bir kemoterapi veya radyoterapi gerekip gerekmediğini bir tümör konseyi ile değerlendiriyoruz. Bu kon- seye genel cerrahi, meme uzmanları, radyasyon onkologları, medikal onkologlar, radyologlar, patologlar katılıyor. Tedavi konusunda kararsız kaldığımız durumlarda, tümörün genetik yapısını çıkarttırıyoruz ve bu yapıya göre kemoterapiden yarar görür mü yoksa sadece hormonoterapi tedavi yeterli olur mu diye değerlendiriyoruz.
Koruyucu terapi yapmışsak mutlaka memeye radyoterapi uygulatıyoruz. Ama memenin tümü alındığı durumlarda radyoterapi yapılmayabiliniyor. Meme kanseri geçirmiş olan kadınların mutlaka yakın takip edilmeleri gerekiyor. Takibi bu alanda spesifikleşmiş genel cerrahi uzmanları yapar. Bu hastaları 6 aylık aralarla kontrollere çağırarak takip ederiz.
Neden lenf oluşur?
Koltuk altındaki tüm lenf benzleri çıkarıldığı zaman kolun len- fatik dolaşımı da bozulmuş oluyor. Normalde lenf kanallarının içerisindeki lenfatik sıvı, koltuk altlarındaki lenf bezlerinden geçtikten sonra vücudun diğer yerlerine gidiyor. Lenfatik akımın önüne bir engel konduğu zaman kolda lenfatik bir ödem ortaya çıkıyor. Bu durumu engellemek için hastaya eg- zersiz ve masaj programları veriyoruz. Bunlarla da bu lenf ödemin gerilemesine katkıda bulunuyoruz.
Geçenlerde gazetede meme kanseri olanların malu- len emekli olması şeklinde bir yazı çıktı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Meme kanserinin günümüzde kronik bir hastalık olarak görü- lüyor. Eğer erken evrede yani birinci ikinci evrede saptanmış bir meme kanseri varsa bu kadınlar normal çalışma hayatlarına devem edebilir. Ciddi bir hastalıklarının olmadığını kendile- rin de anlamaları için ben malulen emekli olmamalarını daha yararlı buluyorum.
Canan KUNDURACI
Proje ve Değişim Yönetimi Başkanlığı
   49
  



















































































   49   50   51   52   53