Page 9 - alice1
P. 9
Ýnsan zamaný hem bireysel, hem de toplumsal olarak,
üç boyutlu yaþayan bir varlýktýr: Dün, bugün ve yarýn.
Dün, yaþanmýþ ve geçmiþtir,
Bugün ise, dünden kalanlarla beraber, yaþanmakta
olan ‘þimdi’dir, ‘þu an’dýr; insana dair, aklýnýza gelen
her tür eylemin, yegane zaman boyutudur.
Oysa yarýn, yaþanmamýþ olan, yaþanacaðý kesin
olmayan, olasý zaman boyutu.
Yarýn, olasý zaman boyutu olarak, ontolojik anlamda,
varlýðýný yaþanmakta olan bugüne borçludur.
Tasavvur edilen olarak ise, epistemolojik anlamda
yarýn, hem dünün bilgisiyle, hem de belirleyen ve ana
unsur olarak bugünün bilgisiyle düþünülür, belirlenir.
Ki bu durumda, ‘Gelecek Kaygýsý’, hem ontolojik, hem
de epistemolojik anlamda, varlýðý, kýsmen dünden
izler taþýsa da, aslen, bugüne baðlý bir sorundur.
O halde bir soru: Bugüne baðlý bir sorunun çözümü,
zamanýn hangi boyutunda gerçekleþtirilir ya da
gerçekleþtirilmelidir? Yanýtý belli bu sorunun:
Bugündür; þimdidir; sorunu çözme eyleminin zamaný.
Ne yarýndýr, ne de dün.
Umut, korku, kaygý. Bu üç kavram, bireysel ve
toplumsal anlamda, insanýn gelecek tasavvurlarýnda
dönem dönem öne çýkar. Ayný toplum içerisinde
yaþayan insanlarýn, nereden, nasýl, nereye baktýklarýna
ve ne yaptýklarýna baðlý olarak,beklentileri
doðrultusunda, bu kavramlardan birinin yada ikisinin
belirleyici önem taþýdýðý farklý gelecek tasavvurlarý
vardýr. Bazen umut, bazen korku, bazen kaygý ve
bazen de hem korku hem de kaygý, tek tek kiþileri
aþýp, toplumun geniþ kesimlerinin halet-i ruhiyesi
haline geldiðinde, dönemi niteleyen karakteristik bir
unsura dönüþür ve iþte o zaman döneme damgasýný
vurur.