Page 101 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 101

Adı kadın… Hani şu erkeğin kaburga kemiğinden ya-
             ratılan, ona emanet edilen ve yine o erkek tarafından
             dövülen, sövülen, sen ne bilirsin ki denilip dil ile de her
             gün hançerlenen… Ama karnı acıkınca, canı sıkılınca,
             aile arayınca, merhamet dileyince kapısını çaldığı aynı
             kişi olan kadın. Çoğu ananın oğlum demeye dilinin var-
             madığı, yârim demeye de gönlün razı olmadığı, öylesini
             böylesini kabullenemediğimiz o şiddet failinin kurba-
             nı… Fiziksel, psikolojik, ekonomik ve artık daha da
             hastalıklı çeşitleriyle savaşan… İsimleri, umutları, he-
             defleri farklı da hor görülen, aşağılanan, şiddete uğrayan
             kadının ruhundaki fırtınalar, yaralar aynı.
             Yüreğinin tam ortasında bir cam kesiği kırgınlığı, her
             solukta nefes aldığına lanet eder gibi çeker içine hava-
             yı. Öyle yorgun, öyle çaresiz… Hayat; şiddetin her-
             hangi bir çeşidine uğramış biri için en sevdiği şarkının,
             filmin en anlamlı yerinde her şeyin bir anda susması
             kadar acımasızdır. Dinlemeye ve izlemeye devam edip
             hiçbir şey anlamadığı bir hal alır birdenbire. Mevsimler
             onun için bir tanedir. Kış, hep kıştır... İçinde ördüğü
             közden battaniyesine, hırkasına sevinir arada sırada.
             Kışları buz tutan ellerini içindeki cehennemin ateşiy-
             le ısıtır işte. Bu işine yarar en azından. Tesellisi hala
             ince ince umut kokar. Bir şeyler akar hayat denizinde,
             o sadece sürüklenir. Karşısına çıkan fırsatları değer-
             lendiremeyecek kadar dilsiz, sağır ve kördür. Yanında
             konuşulanları çok uzaktan gelen sesler olarak algılayıp
             kendi beynindeki tekrar sahnelerine kilitlenmiştir bile.
             Kısacası odağı artık; çaresizliği, sessizliği, içinin kabur-
             ga kemiklerini kıracak kadar yükselen haykırışlarıdır.
             Ne kadar süre sonra insanların da var olduğunu hatır-  den gökyüzüne kadar uzandığına inandırılan o kuyu...
             lar bilinmez. Dışarıda, yolda, komşuda, bazıları da yedi   Defalarca düşüp bir daha ve bir daha, bir daha... Dener
             kat elden çok daha fazla uzakta akraba. Kolun kırılıp da   en azından... Kendini alıp çıkabileceğini sandığı an ile
             yen içinde kaldığı, kan kusup da kızılcık şerbeti içiyo-  daha beterini yaşayacağı korkusunun ölümüne savaştığı
                                                          o meydanda dizinin üzerine çöküp kalıverir oracıkta. Ne
             rum denildiği yerler tam da buralardır. Şöyle güzelce
             giyinip elalemlik kıyafetlerini, yüzüne de takıp tebes-  geriye dönebilir kandan kaygan zeminlerde yürümekten
                                                          korktuğundan ne de ileriye gidebilir sevdiklerinin üze-
             süm maskesini çıkar meydan muharebesine. Dışarıya   rine basmak istemediğinden. Ne o deveyi güdebilir ne
             çiçek bahçesi olan yüzü, içindeki mezarlıkların başu-  de o diyardan gidebilir kısaca. En zoru da yüzleşmektir
             cunda çok ağladığı için aslında... Her şey yolunda, ha-  kaçtığıyla… Etinden derisini soyar gibi, parmağındaki
             zır işte. İçindeki cehennemi göl kenarı, aşka terası olan   tırnağı söker gibi yasını tuttuğu o hatıraları terk etmekle
             evin şöminesi gibi anlatmaya, kendini de dünyanın en   başlar işe. Gider önce kendinden, sonra yarinden. Ne-
             şanslı kadını olduğuna ikna etmeye çalışır hemcins-  reye gittiğine de bakmadan, her şeyi yerli yerinde susup
             lerini aslında kendini… Her şey içinde de dışında da   öylece… İçini de avutur tek cümle ile:
             yolunda. Fakat çok ayrı rotalarda.
                                                          ‘’Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse toprağı sen de-
             Uzunca bir süre direndiği, savaştığı, kendine de düşman   ğilsindir belki de…’’
             olduğu zamanları bir kenara atıp anlık cesaretlerle o
             kuyunun dibinden tırmanmaya başlar. Yerin en dibin-                   (Cahit ZARİFOĞLU)


                                                                                            2021/1   101
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106