Page 37 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 37

Ona kendince övgü dolu sözler sarf etti Aziz. Sait de   yaratılmış. Biz ilk de değiliz, son da değiliz. İnsanoğlu
             onun sözlerini tasdikledi. Ardından konuyu yine balık-  haddini aştığı vakit Tanrı büyük tufanı gönderiyor yer-
             lara getirdi.                                yüzünü temizlemek için. Binlerce yıl geçtikten sonra bir
                                                          şekilde yeryüzü yeniden oluşuyor. O vakit insan dünya-
             − Japonya’da balık çok tüketilir. Denizden ne çıksa yer-  ya geliyormuş. Büyük tufanlarda peygamberlere bir şey-
             ler. Daha da ilginci balık yemeden önce bir adetleri var.   ler saklamaları gerektiği bildirilir. Yeryüzüne gönderilen
             Balığın ıstırap çekmemesi için Tanrı’ya yalvarıyorlar.   peygamberlerin biri denizden su alacakken eline minik
             Balık sofraya gelene kadar ruhunun bedeninden çıkma-  bir balık ilişiyor. Peygamber balığa bakarken minik ba-
             dığına inanıyorlar. Onun ruhunu göğe uğurlamak için   lık dile gelir ve yaklaşan tufandan haber veriyor. Nasıl
             dua ederler. Onlar ebedi ruhu bu şekilde azat ettikleri   kurtulmak gerektiğini söylüyor ve gözden kayboluyor.
             için kendilerini balık etiyle ödüllendiriyorlar. Ama ben   Peygamber balığın söylediklerine riayet eder ve halkını
             Japonya’da hemen hemen hiç balık yemedim.       kurtarmaya çalışır. Bu tarz mitler çoktur.

             − Bu Japonlar çok ilginç halk. Nezaketlerine bakar   Alimtay söze dâhil oldu:
             mısın?  Balığın  ruhu  eziyet  çekmesin  diye  Allah’a  yal-
             varıyorlar demek! Bu bir nevi Allah’a şükürdür. Bütün   − Samed Behrengi diye bir yazar var. O yazarın “Küçük
             varlıklar hürmete layık aslında. Hatta çayır çimenler de,   Kara Balık” adını verdiği bir hikâyesi var. Ben, buna ben-
             diye derin bir iç çekti Alimtay.             zer küçük bir balık yediğimde bu balık, küçük kara balık
                                                          değildir inşallah diyorum bazen. Yahut babasını arayan
             − İyi, madem konu açıldı. Ben de düşüncelerimi ifade   Nemo’ya benzeyen balıksa diye evhama düşerim. Daha
             edeyim. Aslında biz felsefeciler bu gibi meselelere ras-  kötüsü  bizim  İsacan  Sultan’ın  “Kısmet”  hikâyesindeki
             yonel  yaklaşırız.  Efsaneleri  ilkel  düşünce  mahsulleri   balık aklıma geldiğinde balıktan vazgeçesim gelir, dedi
             olarak görmek gerekir. Ama çocukluğumda işittiğim bir   gülerek.
             rivayet aklımdan çıkmıyor. Dedem köyün gençleriyle
             birlikte savaşa katıldığında kadınlar her gün göl kıyı-  − Sen iyisi mi? Puşkin’in “Altın Balık”ı değil mi de de
             sında toplanırlardı. İşte bizim avladığımız inci kefalleri   gör, dedi Sait.
             var ya, Tanrıdağ’dan inen ırmaktan geliyorlar. Oradan   − Tamam, yeter dostlar, balık yiyemeyeceğiz yoksa. Bı-
             ırmaktan akıp gelerek buradaki çağlayanda raks ederler.   rakalım bu romantizmi. Ben içecekleri alıp gelene kadar
             Kısa bir ziyaretin ardından geri giderlermiş. Velhasıl o   sen ateşi yak Alimtay. Sait sen soğanla domatesi küçük
             inci kefallerinin üzerinde kan görürlerse köyden birinin   küçük doğra salata yap. Unutmadın değil mi salata yap-
             şehit düştüğüne inanırlardı. Hakikaten de bir iki gün   mayı? diyerek kıyıya doğru yol aldı Aziz.
             geçmeden şehit haberi gelirdi. Balıklarda kan görmez-
             lerse demek ki hepsi sağ selamet diye düşünürlermiş.   Sait:
             Balıklara ekmek kırıntıları verir, evlerine dönerdi kadın-
             lar. 9 Mayıs 1945 tarihinde savaşın bitişi ilan edilince   − Tamam, ama sadece bir şey söyleyeceğim. Alimtay sen
             göldeki bütün balıklar kıpkırmızı kana belenmiş halde   yazarsın. Bunu en iyi sen anlarsın. Ben balık avı deyince
             akıp gelmişler. Kadınlar paniğe kapılmış ve hepsi bildik-  aklıma ne geldiğini söyleyeyim. Dinle. Düşünüyorum
             leri duaları okumaya başlamışlar. Ama bir faydası olma-  da oltaya solucan takıp suya atıyoruz. Suda süzülüp gi-
             mış. Köyden savaşa gidenlerin çoğu şehit düşmüş. Geri   den balık sürüsünden biri ilişiyor oltaya. Onu diğerle-
             dönenler de yaralı veya sakat olarak dönmüşler. O gün-  ri de görüyor ama yine de oltayı salsak gelirler. Bu hal
             den beri köyün kadınları bu göle hiç gelmez olmuşlar.   vaziyet bana doğumu ve ölümü hatırlatıyor. Vadesi do-
             Bu gölün balığını da yemekten vazgeçmişler. Ne zaman   lan binlerce milyonlarca balık, olta ya da ağla yaşadığı
             bu gölden balık tutsam bu rivayet aklıma gelir, tüylerim   dünyadan başka bir dünyaya göçüyor. Ardından kovaya
             diken diken olur, diyerek sözlerini tamamladı Aziz.          benzer binlerce milyonlarca kapta bir müddet bekliyor-
                                                          lar. Sonra da sofraya rızık olarak düşüyorlar. Eğer iyi bir
             Sait başını iki yana salladı ve söze başladı.   insanın sofrasına düşerse gelecekte onunla birlikte cen-
                                                          nete, kötü insana yem olursa gelecekte onunla cehenne-
             − Ben de balıklarla ilgili çok efsane işittim. Çoğu da   me gider. Bir düşünsene, dehşet bir şey değil mi?
             kurtarıcı, gaipten haber veren ve Tanrı’nın dili olarak te-
             cessüm ediyordu. Eskiden bu dünya birkaç defa baştan   Alimtay:


                                                                                            2021/1   37
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42