Page 57 - Yürüyüş Dergisi 25. Sayı
P. 57

Anıları Mirasımız                     gazeteleri kahvaltı masasının üzerine sermişti. Buna, o güne

                                                              kadar sakin görünüşlü Vehpi yoldaş tepki göstermiş, kızarak,
                                                             böyle bir yanlışı nasıl yapabildiğini, "Gazeteyi kim keser ha.
            Bir yoldaşı, Vehpi Melek’i anlatıyor:
                                                             Arşiv yapan birisi keser. Aptal olan bunu anlar. Sen bunu
            "Yoldaşlarımın Güvenini Kazandıysam              götürüp çöpe atacaksın değil mi?" diye kızmıştı.
            Ne Mutlu Bana"                                        Vehpi yoldaş, bir eylemden sonra yaralanmıştı. Eylem

            16–17 Nisan direnişinin yaşandığı günlerdi. Birliğimize,  bölgesi düşmanca kuşatılmış, çekileceği yere çekilememişti.
         misafir olarak birisinin geleceği söylendi. Uzun süredir farklı  Hemen bir ara sokağa girerek bir kapıyı çalmış, "Osman abi
         bir yoldaş görmediğimiz için, gelecek olan yoldaşı merak edi-  burada mı?" diye sormuş. Kapıya çıkan kadın "Hayır, burada
         yorduk. Randevuya beni gönderdiler. Buluşma saati geldiğinde,  Osman diye biri oturmuyor. Ama 2 sokak aşağıda Osman
         baktım birisi bana gülümsüyor. Tanıyor muyum diye dikkat  diye birisi var." deyince Vehpi, "Ben onun inşaatında çalışı-
         ettim, hayır, tanıdık bir sima değil. Ama bana neden gülümsediğini  yorum. Koluma çivi battı. Eczaneye gideceğim de, haber ve-
         merak etmeye başlamıştım. O arada kalkıp yanıma gelip selam  reyim demiştim. Varsa bana bir bardak su verir misin" diye
         verdi. Kendisini tanıttı. Beklediğimiz yoldaştı. Bir süre sonra,  kadınla bir süre sohbet ederek, polisin bölgeden geçeceği
         "Beni tanıyıp da mı gülümsedin? Ben seni daha önce hiç gör-  zamanı kazanmıştı. Üsse döndüğünde gülümseyerek "Yara-
         memiştim" dediğimde, "Hayır, ben de seni ilk defa görüyorum.  landım, bir leğen getirin de kanı boşaltalım" demişti. Biz
         Ama sen içeri girince, birisini arar gibi dikkatlice etrafını  gülerek "Geç dalganı" deyince Vehpi "gerçekten yaralıyım"
         kontrol ettin. Ama bunu öylesine acemice yaptın ki anında fark  demişti. Yaralı olduğunu görünce bayağı şaşırmıştık. Bize,
         edilecek bir durumdu. Buraya gelirken de en son A. sokağından  sakin olmamızı söylüyor, bizi teskin etmeye çalışıyordu. Bu
         geçtin. Yine etrafa belirgince baktın. Ama biraz dikkatli olsaydın,  kadar sakin, soğukkanlı olabileceğini düşünemiyorduk.
         o sokaktaki bakkalın önündeki insanlardan birisinin ben   Bir arkadaşımız, beklemediğimiz bir eksiklik yapmış,
         olduğumu fark ederdin" deyince utandım. Bu kadar dikkatli  suç işlemişti. Biz kızıyor, ağzımıza geleni sarf ediyorduk.
         bir yoldaşın yanında, benim dikkatsizliğimin durumu. Bunu  Vehpi bizi uyararak "Onun yaptığı yanlışta ne kadar payınız
         fark eden Vehpi yoldaş, “Bak yoldaşım, bizim yapacağımız bir  var sizin, hiç kendinizi sorguladınız mı? Zamanında bazı
         hata son hatamız olur. Bunun da ne olduğunu biliyorsun. Yol-  şeyleri görebilseydiniz, o boyutta yanlışa düşmezdi belki de"
         daşlarımızın şehit düşmesine neden oluruz ki, bu da dolaylı  diyerek, bu yanlışın bizde ne kadar potansiyeli olduğunu sor-
         olarak yoldaşlarımızın katili anlamına gelir. Buna da hakkımız  gulamıştı.
         yok değil mi?” cevabını vermişti.                        Vehpi yoldaşı, bir süre için bir halk ilişkisine bırakmamız
           Vehpi sanki içimi okumuş gibi, "Bak yoldaşım, şimdi sen  gerekmişti. Ama elimizde hazır bir ilişki yoktu. Bir tek evimiz
         içinden diyeceksin, ne ukala birisi, gelmeden, daha doğru  var. O evin kadını da sürekli memnuniyetsizliğini dile getiri-
         dürüst tanışmadan bir eksiklik yaptık, yüzümüze vurmaya  yordu. Bunu  Vehpi'ye anlatıp, mecburen o eve götürdük.
         başladı. Öyle değil, birbirimizi hiç görmesek de aslında bir-  Birkaç gün sonra yanına uğradığımızda  Vehpi'yi evin iki
         birimizi çok iyi tanıyoruz. Hepimizin eksikliği, birbirimizin  çocuğu ile odada oyun oynarken bulduk. Evin kadını bize,
         benzeri aşağı-yukarı. Birbirimizi uyarmak, eleştirmek, yoldaşlık  neden sık gelmediğimizi soruyordu. Bizim için canını vere-
         görevimiz" demişti.                                 bileceğini söylüyor, eski yaklaşımları için özür üstüne özür
              Bulunduğumuz üsde, kısa sürede birlikte kaldığımız  diliyordu. Vehpi, aile ile öyle bir kaynaşmış ki kadın "Ali
         yoldaşlarla kaynaşmıştı. Sevecen, sıcakkanlı, konuşkanlığıyla,  artık benim kardeşim, bu evden birisi", çocuklar ise "dayı,
         üs yaşamındaki özeni ve disipliniyle, örnek bir yoldaş olduğunu  dayı" diye yanından ayrılmıyorlar. Bir süre sonra evden alıp
         göstermişti. Sorumlu arkadaştan kendisine görev verilmesini  götürdük. O eve her gidişimizde, sürekli Vehpi'yi soruyorlardı.
         istemiş, "Ben buraya gelirken oturmak için değil, bir şeyler  Kadın, "devrimcileri asıl olarak Ali ile tanıdım" diyordu.
         yapabilmek için geldim" diyerek, hemen verilen görevlere  Vehpi yoldaş, az iyileşince hemen faaliyetlerde yer
         sarılmıştı.                                         almak için yine istemde bulunmuştu. Kendisine biraz dinlenmesi
             Bir gün ayakkabılarının, halk arasındaki tabirle "yumurta  gerektiği söylendiğinde, yaralandığından dolayı faaliyetlerde
         topuk" olduğunu fark ettik. Bir yoldaş, "Adana'da kabadayıların  yer almaması, yaralanmasına küfretmesini getirmişti. Soh-
         giydiği ayakkabı" diye espri yaptı. Buna gülerek "Haklısın,  betlerimizde hep şehitlerimizden örnekler verir, onların
         bir yoldaşın ayağında görerek beğendim, o da çıkarıp bana  yaşamını anlatırdı. Vehpi yoldaşın yaşamı şimdi Halk Kurtuluş
         verdi" demişti. Daha sonra,  Adanalı arkadaşları olduğunu  Savaşçıları için örnek oluyor. Kendi deyimiyle "Yoldaşlarımın
         söyledi ve Adana ile ilgili espriler yaptı. Hepimiz, yaptığı  bana güvenini sağlayabildiysem ne mutlu bana." O, güvenin,
         esprilere gülüp olayı geçiştirmiştik. Daha sonra o ayakkabıları  özverinin, fedakarlığın, şehitleri sahiplenmenin adı oldu.
         ayağına hiç giymediğini gördük. Bir süre sonra, ayakkabının
         Adana'dan alınmış markası olduğunu gördük, "Bizim espri-           KAYBEDİLDİ
         mizden sonra, ayakkabıların dikkati çeken bir ayakkabı             Erdoğan ŞAKAR:
         olduğunu fark ettiğini, onun için giymediğini" anlattı.            13 Ağustos 1993'te İstanbul Okmeydanı'ndaki
            Esprisi, konuşması, yaklaşımı yeni dersler veriyordu,        PERPA  iş merkezinde gerçekleştirilen katliama
         eleştirilerini öyle bir dille, yaklaşımla yapardı ki, kimsenin  bağlı olarak gözaltına alındı ve o zamandan
         "itiraz" edecek hali kalmazdı. Bir yoldaşımız, üsse aldığımız   beri kendisinden haber alınamadı.
         gazetenin işimize yarar bölümlerini kesmiş, ortaları kesilmiş  Erdoğan Şakar
   52   53   54   55   56   57   58   59   60