Page 611 - Risale-i Nur - Şualar
P. 611

15.  ŞUÂ  -  EL - HÜCCETÜZZEHRA                                                                                   613


           ن -u mütekellim-i maalgayr ile, yani "Biz Sana İbadet ve istiane ederiz"


           demiş?   Birden   o   ن kapısıyla   bir   seyahat-ı hayaliye   meydanı   açıldı.

           Namazdaki Cemaatın azîm Sırrını ve büyük menfaatini ve bu tek Harf bir
           Mu'cize olduğunu şuhud derecesinde bildim ve gördüm. Şöyle ki:

                  Ben  o   zaman   İstanbul'da   Bayezid  Câmii'nde  Namaz  kılarken,
                                     ِ

              يع ۪    ت َ نَ   َ كاي ِ   ا و     دبعن كا  dedim. Baktım, o Câmideki Cemaat, benim

                                       ا   ي َ
                                    َّ
                             ُ ُ ْ َ
                          َ َّ
                َ ُ
                  ْ
                                       ِ ِ
           gibi diyerek bu Davama ve    دها daki Duama tamamen iştirak edib tasdik
                                     ا

                                      ن
                                        ْ َ
           ettikleri  zamanda,  bir  perde  daha  açıldı.  Gördüm  ki;  İstanbul'un  bütün
           Mescidleri,   büyük   bir   Bayezid   hükmüne   geçtiler.  Aynen  benim  gibi
                      ِ
             ۪
                       يا و دبعن  َ كايا  deyip  benim  Davalarıma  ve  Dualarıma  imza
            يعت َ نَ   َ كا َّ َ ُ ُ ْ َ  َّ  ِ

           ُ َ
                ْ
                       ِ
           basıyorlar,  يمۤا diyorlar. Ve bana bir nevi şefaatçi  suretini almaları içinde,
                     َ
           hayalime  bir  perde  daha  açıldı.  Gördüm  ki;  Âlem-i  İslâm,  büyük  bir
           Mescid suretini aldı. Mekke, Kâ'be mihrab hükmüne geçti. Bütün Namaz
           kılan Müslümanların safları, dairevî bir tarzda o Kudsî Mihraba teveccüh
                                                                 ِ
                               ِ ِ
                                                    ِ
                                           ۪
                              ن
           ederek,  benim  gibi   دها ۞   يعت ْ     َ نَ  ايا  و دبعن  َكايا  deyip,  herbiri

                                                   َّ َك

                              ا
                                         ُ َ
                                                      َ ُ ُ ْ َ
                                                                 َّ
                                 ْ َ
           umum namına hem Dua, hem Dava, hem Tasdik eder, hem onları kendine
           şefaatçi  yapar.  Hem  bu  kadar  azîm  bir  Cemaatin  yolu,  Davası  yanlış
           olamaz  ve  Duası  reddedilmez;  şeytanî  vesveseleri  tard  eder  diye
           düşünürken ve Namazda Cemaatin büyük menfaatlerini bilmüşahede tasdik
           ederken,  bir  perde  daha  açıldı.  Gördüm  ki;  Kâinat,  bir  Câmi-i  Ekber  ve
           bütün  mahlukat  taifeleri,  bir  Salât-ı  Kübrada  Cemaat  ile  herbiri  kendine
           mahsus bir İbadetle ve hal dili ile bir nevi Namaz kılıyorlar gibi Mabud-u
           Zülcelal'in  muhit  Rububiyetine  karşı  çok  geniş  bir  Ubudiyetle  mukabele
           için  herbiri  umumun  şehadetlerini  ve  Tevhidlerini  tasdik  eder  ki,  aynı
           neticeyi isbat tarzında vaziyet alıyorlar diye müşahede ederken, birden bir
           perde daha açıldı. Gördüm ki; nasıl bir İnsan-ı Ekber olan Kâinat, lisan-ı
           hal  ve  çok  eczaları,  istidad  ve  ihtiyac-ı  fıtrî  lisanıyla  ve  Zîşuur
           mevcudatları, lisan-ı
   606   607   608   609   610   611   612   613   614   615   616