Page 281 - Risale-i Nur - Sözler
P. 281

YİRMİİKİNCİ  SÖZ – BİRİNCİ  MAKAM                                                                          283


           taşlardaki nakşa, (Haşiye-8) herbirisinde bütün sarayın nakışları var, bütün
           şehrin tanzimat kanunları var, bütün memleketin teşkilât proğramları var.
           Demek  bu  nakışları  yapmak,  bütün  memleketi  yapmak  kadar  hârikadır.
           Öyle  ise  herbir  nakış,  herbir  san'at,  o  gizli  Zâtın  bir  ilânnamesidir,  bir
           hâtemidir.
              Madem  bir  harf,  Kâtibini  göstermeksizin  olmaz.  San'atlı  bir  nakış,
           Nakkaşını  bildirmemek  olmaz...  Nasıl  olur  ki:  Bir  harfte  koca  bir  kitabı
           yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden Nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla

           bilinmesin...
                                       ALTINCI BÜRHAN

              Gel, bu geniş ovaya çıkacağız (Haşiye-9). İşte o ova içinde yüksek bir
           dağ  var.  Üstüne  çıkacağız,  tâ  bütün  etrafı  görülsün.  Hem  herşeyi
           yakınlaştıracak  güzel  dûrbünleri  de  beraber  alacağız.  Çünki  bu  acib
           memlekette,  acib  işler  oluyor.  Her  saatte  hiç  aklımıza  gelmeyen  işler
           oluyor.  İşte  bak!  Bu  dağlar  ve  ovalar  ve  şehirler, birden  değişiyor.  Hem
           nasıl  değişiyor..  Öyle  bir  tarzda  ki:  Milyonlarla  birbiri  içinde  işler  gayet
           muntazam  surette  değişiyor.  Âdeta milyonlar  mütenevvi  kumaşlar  birbiri
           içinde  beraber  dokunuyor  gibi,  pek  acib  tahavvülât  oluyor.  Bak,  o  kadar
           ünsiyet ettiğimiz ve tanıdığımız çiçekli-miçekli şeyler  kayboldular. Mun-
           tazaman yerlerine ve mahiyetçe onlara benzer, fakat suretçe ayrı, başkaları
           geldiler.  Âdeta  şu  ova,  dağlar  birer  sahife;  yüzbinlerle  ayrı  ayrı  kitablar
           içinde yazılıyor. Hem hatasız, noksansız olarak yazılıyor. İşte, bu işler yüz
           derece  muhaldir  ki;  kendi  kendine  olsun.  Evet  nihayet  derecede  san'atlı,
           dikkatli  şu  işler,  kendi  kendine  olmak  bin  derece  muhaldir  ki:
           Kendilerinden  ziyade,  San'atkârlarını  gösteriyorlar.  Hem  bunları  işleyici
           öyle  mu'ciznüma  bir  Zâttır  ki,  hiçbir  iş,  Ona  ağır  gelmez.  Bin  Kitab
           yazmak, bir harf kadar Ona kolay gelir. Bununla beraber her tarafa bak ki,
           hem  öyle  bir  Hikmetle  herşeyi  yerli  yerine  koyuyor  ve  öyle  mükrimane
           herkese lâyık oldukları Lütufları yapıyor; hem
              ------------------
              (Haşiye-8): Şecere-i Hilkatin meyvesi olan İnsana ve kendi ağacının proğramını
           ve  fihristesini  taşıyan  meyveye  işarettir.  Zira  Kalem-i  Kudret,  Âlemin  Kitab-ı
           Kebirinde ne yazmış ise, icmalini Mahiyet-i İnsaniyede yazmıştır. Kalem-i Kader, dağ
           gibi bir ağaçta ne yazmış ise, tırnak gibi meyvesinde dahi dercetmiştir…

              (Haşiye-9):  Bahar  ve  yaz  mevsiminde  zeminin  yüzüne  işarettir.  Zira  yüzbinler
           muhtelif mahlukatın taifeleri, birbiri içinde beraber İcad edilir, rûy-i zeminde yazılır.
           Galatsız,  kusursuz,  Kemal-i  İntizamla  değiştirilir.  Binler  Sofra-i  Rahman  açılır,
           kaldırılır, taze taze gelir. Herbir ağaç birer tablacı, herbir bostan birer kazan hükmüne
           geçer.
   276   277   278   279   280   281   282   283   284   285   286