Page 333 - Risale-i Nur - Sözler
P. 333

YİRMİDÖRDÜNCÜ  SÖZ                                                                                                      335


             İşte nasıl eğer bir adam hem hoca, hem zabit, hem adliye kâtibi, hem
           mülkiye  müfettişi  olsa;  onun  herbir  dairede  birer  nisbeti,  birer  vazifesi,
           birer  hizmeti,  birer  maaşı,  birer  mes'uliyeti,  birer  terakkiyatı  ve
           muvaffakıyetsizliğine sebeb birer düşman ve rakibleri oluyor. Ve Padişaha
           karşı çok ünvanlarla görünüyor ve görür. Ve çok lisanlarla ondan meded
           ister.  Ve  âmirinin  çok  ünvanlarına  müracaat  eder.  Ve  düşmanların
           şerrinden kurtulmak için, muavenetini çok suretlerle taleb eder. Öyle de:
           Çok  Esmaya  mazhar  ve  çok  Vazifelerle  mükellef  ve  çok  düşmanlara
           mübtela  olan  İnsan,  Münacatında,  İstiazesinde  çok  İsimleri  zikreder.
           Nasılki Nev-i İnsanın medar-ı fahri ve elhak en hakikî İnsan-ı Kâmil olan
           Muhammed-i  Arabî  Aleyhissalâtü  Vesselâm,  Cevşen-ül  Kebir  namındaki
           Münacatında  binbir  İsmiyle  Dua  ediyor;  ateşten  İstiaze  ediyor.  İşte  şu
           Sırdandır ki Sure-i
             َِ سا َنخ  َ ا َ ْل  َ ِ سا  َ س َ و  َوْلا َ َ ِرشَن ِ  ڬ َ َ م  َ ِ سا َّ  ِ ِ  َ  ا ِ س َ ڬ َ َ ا َ هىل َ ا ل َ ن  َ نلا َك ِ ِ  َ م َ ل    َ ڬ  َ ِ سانل اَ َِ ب    َ َ ر ِ ب  َ ذوع اَ ْ لق
                                                                             ن
                                                               َّ
                َّ
                                                   َّ
                                ْ
                           ْ
                                                                       ن ن
                                                                   ِّ
                             ِّ
                                                                  ِ
                                                                         ِ
           de  üç  ünvan  ile  İstiazeyi  emrediyor  ve   مي ۪ ح َّ َ رل اَ ِنمحرل اَ لِلّا َ ِم َ بِ  de  üç
                                                            ى ْ َّ
                                                                   ه
                                                                        ْ
           İsmiyle İstianeyi gösteriyor.

             İKİNCİ DAL: Çok Esrarın anahtarlarını tazammun eden iki Sırrı beyan
           eder.

             Birinci Sır: "Evliya niçin Usûl-i Îmaniyede ittifak ettikleri halde, Meş-
           hudatlarında, Keşfiyatlarında çok tehalüf ediyorlar. Şuhud derecesinde olan
           keşifleri bazan hilaf-ı vaki' ve muhalif-i hak çıkıyor? Hem niçin Ehl-i Fikir
           ve nazar, herbiri kat'î bürhan ile hak telakki ettikleri efkârlarında, birbirine
           mütenakız  bir  surette  Hakikatı  görüyorlar  ve  gösteriyorlar.  Bir  Hakikat
           niçin çok renklere giriyor?"

             İkinci Sır: "Enbiya-yı Salife, niçin Haşr-i Cismanî gibi bir kısım Erkân-
           ı  Îmaniyeyi,  bir  derece  mücmel  bırakmışlar,  Kur'an  gibi  tafsilât  verme-
           mişler.  Sonra  Ümmetlerinden  bir  kısmı  ileride  o  mücmel  olan  Erkânı,
           inkâra  kadar  gitmişler?  Hem  niçin  hakikî  Ârif  olan  Evliyanın  bir  kısmı
           yalnız Tevhidde ileri gitmişler. Hattâ Derece-i Hakkalyakîne kadar gittik-
           leri  halde,  bir  kısım  Erkân-ı  Îmaniye  onların  meşreblerinde  pek  az  ve
           mücmel  bir  surette  görünüyor.  Hattâ  onun  içindir  ki,  onlara  tebaiyet
           edenler, ileride o Erkân-ı Îmaniyeye lâzım olan ehemmiyeti vermemişler.
           Hattâ  bazıları  sapmışlar.  Mâdem  bütün  Erkân-ı  Îmaniyenin  inkişafıyla
           hakikî  kemal  bulunur.  Niçin  Ehl-i  Hakikat  bazısında  çok  ileri  ve  bir
           kısmında    çok    geri    kalmışlar.    Halbuki    bütün   Esmanın   Mertebe-i
   328   329   330   331   332   333   334   335   336   337   338