Page 57 - Yürüyüş Dergisi 39. Sayısı...
P. 57

şeylerini. İmdat abide de tüm bunların yanında en çok öne  sıkıp birlikte şehitlerimiz için isyan türküleri söylediğim.
         çıkan özelliğin saflık olduğunu söyleyebilirim. Kimi zaman  Sıradan değil bu, hiç de sıradan değil.
         kabalığa varacak kadar sade olması onun "kaba" biri olduğunu  ...
         değil, bu düzenin pisliğine hiç bulaşmamış biri olduğunu
                                                                Bakmayın 500 günü devirdiğine siz. Öyle dağ gibi, iri
         ifade ediyor benim için.
                                                              yapılı falan değildir. Kilosu belki de hiç 50 olmamıştır, hep
            Birlikte o kadar çok şey paylaştık ki gözlerimi kapayınca
                                                              46-47... Boy desen 1.55 civarı. Gerillalıkta bir santim geride
         onun yaşam öyküsünü film şeridi gibi görebiliyorum. Kars'ta
         doğar İmdat abi. Yanlış hatırlamıyorsam beş kardeşlerdi. En  kalmaz ama. Kim neyi ne kadar yapabiliyorsa, yolda, yükte,
         büyüğü de kendisiydi herhalde. Okulla arası hiç iyi olamamış,  neyi varsa koyar ortaya ve başarır hepsini. Gözüpektir. Zalime
         kendi anlatımına göre. Küçük yaşta çalışmaya başlamış.  kurşun yağdırırken de, binlerce askerle kuşatıldığında da so-
         Tarla vs. işleri derken bir terzinin yanında çalışmaya başlamış.  ğukkanlılığını kaybetmez. Bilir ki bir canı vardır hepsi hepsi,
         Genç yaşlarda bu düzene karşı tepki göstermeye, kendi  bin kere ölmez ya insan...
         çapında karşı koymaya çalışmış. Mesela köyün zenginlerinden  İki yılımızın neredeyse her gününü birlikte geçirdik
         birinin arabasına pusu atıp taramış bir ahlaksızlık yaptığı
                                                              onunla. Bu benim devrimciliğe neredeyse yeni başladığım
         için. Düzenin adaletinin onlara dokunmayacağını bildiği için
                                                              ve esas olarak olgunlaştığım süreçtir. Ve bunda onun tartışılmaz
         yapmış bunu.
                                                              bir katkısı öğreticiliği vardır. Kitabi bilgi olarak belki vere-
            Sonra bir aralık kaçmış gelmiş İstanbul'a. Yaşı da küçükmüş
         ama iki arkadaş birbirlerine güç verip kalkmış gelmişler  bileceği çok fazla şey yoktur ama ondan hayatı öğrenebilirsiniz
         koca şehre. Burada da bir terzinin yanında çalışmış. Sonra  rahatlıkla. Devrimciliği öğrenebilirsiniz. Ve daha sayılamayacak
         yine memleket günleri. Sonra, yeniden İstanbul. Bahçeşehir  o kadar çok değer var ki değer biçilemez benim için.
         tarafında sitelerde boyacılık yapmış. Büyük binaları boyu-  …
         yorlarmış. Burada içinde biriken kini anlatırken gözlerinde
                                                                Birebir paylaştığımız iki yılın büyük bölümü eğitim ça-
         rahatlıkla görebilirdiniz. Bir yanda safahat hüküm sürerken
                                                              lışmaları içinde geçti. Birbirimizin birçok zaafını, eksiğini
         öbür yanda gecekondularda boylu boyunca uzanan yoksulluk  gediğini deştik durduk o süre boyunca. Belki de en az tartış-
         çok etkilemiş onu. Kendi çaplarında buna bir çözüm bulmaya
         yemek yardımı vs. yapmaya çalışmışlar. Devrimcilerle ilk  tığımız kişidir O. Her zaman en iyi koşar... O dönemi
         tanışması da burada olmuş bildiğim kadarıyla. Daha sonra  düşününce ilk aklıma gelenlerden biri bu. Bizim de daha
         yine memleket...                                     hızlı, daha çok koştuğumuz hiç olmadı değil oldu tabii ama
            Kars'ta bulunan Mücadele Dergisi Temsilciliği sayesinde  yine de her zaman en iyi ve hızlı o koşardı. Onun gelişmesi
         dergi okumaya başlamış. Daha sonra köyün gençlerini kendi  "yapamam edemem" diyenlere ders olarak anlatılabilecek
         çevresinde toplamayı başarmış ve kahve köşelerinden kurtarmış  kadar çarpıcıdır. Alfabeyi tam bilmez İmdat abi, çarpım tab-
         onları. Eh öyle küçük bir çevrede bunu yapınca dikkatli göz-
                                                              losunu bilmez. Bizim eleştirilerimiz sonunda öyle bir noktaya
         lerden kaçmayı başarmak da mümkün olmaz. Jandarmanın
                                                              gelir ki "kardeşim bana böyle şeyler söylemeyin, alır başımı
         kulağına kadar ulaşmış sonunda yeni gelişen kıpırtılar.
                                                              giderim" diyecek kadar abartılı bir tepki gösterir. Ama birkaç
         Baskılar da başlamış, ama onlar kendilerine ait bir lokal gibi
         kullandıkları kahvehanede okuma ve bilinçlenme faaliyetlerine  ay içinde bilgisayar kullanmaya kadar öğrenir. Ve hiç kibir-
         devam etmişler. Kimi zaman babasını "konuk" etmiş jandar-  lenmez, kendini yüceltmez, olabildiğince doğal ve sade...
         malar, kimi zaman kendisini. Ama bir kez olsun korkutama-  Nasıl anlatılır ki bunlar? Onu anlatırken en güzel cümlelerle,
         mışlar gözünü. Bu dönemde şeker pancarı çiftçisinin çeşitli  en güçlü anlatımla yapmak isterim bunu. Hissettiklerimi tü-
         eylemlerine de önayak olmuş.                         müyle yansıtabilmek isterim. Son kucaklaşmamızdaki hüzünle
            …
                                                              karışık gururu nasıl anlatabilirim? Ayrılıp kavuşmalarımızdaki
            Gerillacılık İmdat abinin iliklerine kadar işlemişti tanıştı-
                                                              sevinci, atlatılması güç badirelerden alnımızın akıyla çıkıp
         ğımızda. Ne zaman konusu açılırsa açılsın gözlerinde o
                                                              birbirimizin gözüne baktığımızda hissettiklerimizi.  Ya da
         özlemi okuyabilirdiniz. Öyle açık yürekli bir insandı ki tüm
                                                              kavgalarımızı nasıl...
         duygularını gözlerinde yansıtırdı. Kimi zaman yaptığı şakalarda
         da o gözleri yüzünden ele verirdi kendini.  Ali Haydar'ı,  Eylem anında görmelisiniz ki onu anlayabilesiniz söyle-
         Bülent Pak'ı şehit vermişti silah arkadaşlarından. Ve Mete  diklerimi. O küçücük adam bir anda dev kesilir elindeki
         Nezihi Altınay, Cömert Özen, Dursun Ali ve diğerleri...   namluyu düşmana doğrultunca. Yıkılmaz görünen engeller
            Dergide resimlerine bakarken ister istemez yaşarırdı  secdeye varır birdenbire. O an onun fotoğrafını çekebilmiş
         gözleri. Şimdi ben onu anlatırken gözlerim nasıl doluyorsa
                                                              olmayı çok isterdim.
         öyle olurdu. Anlatması zor şeyler bunlar. Zorunda hissetmesem  …
         hiç elime kağıt kalemi almaz bir köşede sessizce düşünür  Yarım kalmaz senin yaşam öykün, dağlara çıktığın gibi
         anılara dalardım öylece. Sabah sıradan bir haber gibi "İmdat
                                                              nasıl indiğini, nasıl şehirleri zulme dar ettiğini, vatan özlemini,
         Bulut da şehit düştü haberin var mı?" diye aldığım haber
         öyle sıradan bir haber değildi oysa. Ölen benim can yoldaşım,  savaş hasretini, hücrelere sığmayıp da özgürlüğe, özgürlük
         silah arkadaşım... bizim ihtiyar, hayatını kaybeden, bir başkası  için ölüme koştuğunu da anlatırız. Anlatacağız. Gönlünü hoş
         değil O. Açlığımı ve tokluğumu paylaştığım, birlikte silah  tut sen; dağları düz, acıyı tuz eden yoldaşım.
   52   53   54   55   56   57   58   59   60