Page 7 - katalog_deri_baski_son
P. 7
GİRİŞ
Vatan, tarih boyunca Türk milletinin canından dahi aziz kıldığı en yegâne ve mukaddes varlığı
olmuştur. Vatan ve millet sevgisi Türk milleti için tarihsel süreçte sönmez ve söndürülemez yüce
bir imana dönüşmüştür. Bu bağlamda vatan ve millet sevgisinin, birlik ve beraberliğin, bağımsız
yaşamanın en anlamlı unsurlarını Türk kimliğinin, kültürünün ayrılmaz bir parçası olan bayraklarımız
ve sancaklarımız teşkil etmektedir. Tarihsel süreçte çok çeşitli bayrak ve sancak kullanmış olan Türk
milleti, bu konuda oldukça önemli birikime ve zenginliğe sahiptir.
Umûmiyetle siyasî alanda ortaya çıkan teşkilâtları ya da bağımsızlığını elde etmiş milletleri temsil
eden, renk ve şekli özelleştirilmiş, millî alâmet olarak bilinen bayrakların, tüm dünya milletlerinin,
özellikle tarihinde çok büyük bir yeri ve önemi olduğu öteden beri bilinen bir gerçektir.
Osmanlı sancakları, var olduğu yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’ni ve kurumlarını temsil
etmiş, onları kullananlar tarafından kutsal sayılarak saygı görmüşlerdir. Sancak devletle öylesine
özdeşleştirilir ki bir savaş sonrası alınan şehrin kalesine sancak dikilir, ele geçirilen düşman gemilerinin
sancakları yarıya indirilir. Esirler ise şehirde, ellerinde kendi devletlerine ait sancakları teşhir ederek
yürütülürlerdi. Sancaklar, Osmanlı Devleti'nin taşımış oldukları hukuki ve manevi değerin yanı sıra
günümüzde gerek kültür tarihimizin gerekse Osmanlı kumaş sanatının bir parçası olarak önem
taşımaktadırlar. Ancak Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli müzelerde koleksiyonlarda bulunan Osmanlı
sancakları üzerine araştırmalar sayılıdır.
Türk toplumunda sancak hem İslamiyet öncesinde hem de İslamiyet sonrasında kullanılmış ve
kutsal anlamlar taşımıştır. Sancak, devletin egemenliğini, hükümdarın gücünü, toplumun birliğini
temsil etmiştir. Osmanlı Devleti’nde, hükümdar tahta çıktığında, adına para basılır, tuğra yapılır
ve diğer bir hükümdarlık işareti olarak sancak yaptırılırdı. Sancaklarda birçok renk kullanılmakla
beraber beyaz, kırmızı, yeşil ve sarı renge daha çok yer verilmiştir.
Orduda kullanılan sancaklar, devlet ya da din uğruna savaşan askerler için manevi bir kuvvet olmuş,
kutsal bir anlam taşımıştır. Bu sebeple sancakların gerek şekillerine gerekse yapıldıkları malzemelere
önem verilmiştir. Üzerlerinde toplumu ifade eden ve onlara moral veren işaretler kullanılmıştır.
Osmanlı sancaklarında İslam dininin de etkisiyle figür kullanılmamış daha çok kutsal ve dinî anlamı
olan sembollere yer verilmiştir. Bunlar İslamiyet öncesinden itibaren Türkler için manevi değeri olan
hilal, yıldız ve güneş gibi semavi semboller ile İslamiyet sonrası Türk kültürüne giren Zülfikar, Mühr-i
Süleyman ve Pençe-i Âl-i Abâ gibi sembollerdir.
Osmanlı bahriyesi de sancaklarında bu sembolleri kullanmış ve renk olarak kırmızı ile yeşile
daha çok yer verilmiştir. İlk zamanlardan itibaren yeşil sancaklar Osmanlı bahriyesinde ağırlıklı
olarak kullanılırken III. Selim (hd.1789-1807) zamanında kırmızı renk ön plana çıkmıştır. III. Selim
devletin resmî bir sembolünü oluşturma çabasına giren ilk hükümdar olmakla beraber zamanında
Kaptanpaşa olan Küçük Hüseyin Paşa’nın da gayretleri ile bahriye sancaklarında yeşil yerine kırmızı
renk kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıl sonundaki ve 20. yüzyıl başlarındaki devlete ait salname
ve bahriye işaret defterlerinde sancakların resimlerini, nerede ve nasıl kullanıldıklarına dair bilgileri
bulmak mümkündür.