Page 709 - Yaratılış Atlası 4. Cilt
P. 709

Ruhun Varlığı Evrimcilerin En Büyük Açmazıdır




                   ADNAN OKTAR:... Proteinin molekül yapısından da haberi yok bazı insanların. Proteinin oluş-

              ması için başka bir proteine ihtiyaç var. Bu ne demek biliyor musun? İmkansız demektir. Bütün bilim
              adamları, bütün Darwinistler bilir ki protein çok kapsamlı, geniş bir moleküldür. Dışarıda herhangi bir

              kimyasal maddeyle karşılaştığında hemen bozulur molekül yapısı, çok naziktir. Muhafaza edilmesi
              için hücre içinde olması gerekiyor ve hücre tarafından proteinlerce imal edilmesi gerekiyor. Böyle bir

              durumda sen oturmuşsun "tesadüfen olur" diyorsun. Bunlar ne anlatıyor? "Amerika'da bir gün bir pro-
              tein tesadüfen oldu" diyor. "Sonra Fransa'da da oldu bir tane" diyor. Bir rüzgar savurmuş o proteini,

              öbür proteinin yanına getirmiş. Protein proteine tavşan gibi bakar, bir şey olmaz. "Venezuella'da da bir
              protein oldu" diyor. Artık sağ el, sol el onlara girmiyorlar. "O da rüzgarla geldi, yanına yanaştı" diyor.

              Bak, bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi zaten imkansız, sen diyorsun ki; "yüz binlerce protein
              bir araya geldi, durduk yere hücreyi oluşturdular." Havadan uçmuşlar, bir

              araya gelmişler; toprağın altından, biri havadan, biri karadan, her bi-
              ri ayrı ayrı tesadüfen olmuş.

                  Hepsinin olması bilimsel olarak mümkün değil. Sıfır ihti-
              mal. Sonra da bir araya gelmiş o tozlar, birleşip birdenbire

              canlanmışlar. Sonra portakalları, meyve ağaçlarını, bilim
              adamlarını meydana getirmişler. Bilim adamları da şehirle-

              ri meydana getirmiş. Sonra birdenbire ruh oluşturmaya
              karar vermiş madde. Birdenbire görmeye başlamış.

              Madde birdenbire duyma kararı almış, birdenbire gör-
              me kararı almış. Ama önce kulak, göz yapmış. Bir işe

              yaramıyor başlangıçta. Çünkü ruh olmadan gözün, ku-
              lağın hiçbir işlevi olmaz. "Başlangıçta ruh yoktu, sırf

              madde vardı" diyor. Sonra beden göz yapmış.
                  Peki, ruh yoksa, gözü ne yapsın beden? Zaten gör-

              meyecek, bir işine yaramayacak. "Kulak yaptı" di-
              yor. Duymuyorsa niye yaptı kulağı? "Dil yaptı"

              diyor. Tatmayacaksa dil niye olsun? Dokunma,
              onu hisseden biri olmadıktan sonra dokunma-

              nın ne anlamı var? Niye dokunma hissi olsun?
              ... Maddenin hakikatini kavramaya çalışın. Bey-

              nimizin içinde meydana gelen bu renkli,
              üç boyutlu görüntüye bir bakın. Kim

              gösteriyor size bu görüntüyü, kim
              seyrediyor bu görüntüyü? Onlara bir

              bakın. Ufkunuz dar olmasın. Akılcı
              bakın olaylara, samimi ba-

              kın. Allah var.




                      (12 Mart 2012  tarihli

                 röportaj / www.a9.com.tr /
                       www.harunyahya.tv)
   704   705   706   707   708   709   710   711   712   713   714