Page 505 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 505

Harun Yahya


                                           G‹ZLENEN GERÇEK TAR‹H



              Tarih hakkında öğrendiklerimiz çoğunlukla yalnızca kitaplardan okuduklarımızdır. İnsanların çok

              büyük bir bölümü bu kitaplarda yazılanlardan hiçbir zaman kuşkuya kapılmaz ve hemen herkes bu
              bilgileri peşinen kabul eder. Ancak özellikle insanın tarihi söz konusu olduğunda, bize sunulan tarih
              anlayışını bir kez daha gözden geçirmek gerekir. Çünkü bu anlayış çoğunlukla, günümüzde biyoloji,
              moleküler biyoloji, paleontoloji, genetik, biyogenetik, antropoloji gibi pek çok bilim dalı açısından
              hiçbir geçerliliği kalmamış olan bir teoriye, evrim teorisine göre şekillendirilmektedir. Evrim teorisi-
              nin bilimsel olarak çöküşüyle birlikte, bu teoriye göre düzenlenmiş tarih anlayışı da çökmüştür.


              Tarih bilimci Edward A. Freeman, tarih bilgilerimizin gerçekleri ne derece yansıttığı konusunda şun-
              ları ifade etmektedir:


              Bütün tarihsel araştırmalarda yüz yüze geldiğimiz gerçekler, insana ait istek ve kaprislerin yönlen-
              dirmesi doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Ve kanıtlar, bilgiyi aktaranların güvenilirliğine bağlıdır. Bu
              kişiler, bilinçli olarak aldatabilirler, ya da kötü bir niyet olmaksızın yanlış yönlendirebilirler. Bir in-

              san, yalan söyleyebilir, yanlış yapabilir.      8

              Bu durumda, bize aktarılan tarihin doğruluğundan nasıl emin olabiliriz?


              Bunun için öncelikle tarihçilerin ve arkeologların bize sundukları tarihsel bilgilerin objektifliğinden
              ve kesinliğinden emin olmamız gerekir. Çünkü tarih, pek çok soyut kavramda olduğu gibi, her dü-

              şünceden insan için farklı bir anlam taşıyabilir. Bir olay, bilgi veren kişiye ve bakış açısına göre çeşit-
              lilik gösterebilir. Olayların yorumları, özellikle "şahit" olmamış kişilerce anlatıldığında bambaşka bir
              görünüm alabilir.


              "Tarih" geçmiş olayların kronolojik şekilde kaydedilmesiyle tanımlanır. Bu olaylara verilen anlam ve
              önem, "tarihçi"nin sunuş tarzına bağlıdır. Örneğin bir savaşın tarihini yazan kişinin, savaşı kazanan
              tarafın haklı veya haksız olduğunu düşünmesi, verdiği bilgiyi etkileyebilir. Söz konusu tarihçinin
              sempati duyduğu topluluk diğer tarafın bölgesini işgal etmiş ve sayısız gaddarlık yapmış olsa dahi,
                                                                        9
              bu tarihçi onu "kahraman" olarak tanımlayabilir. Örneğin birbirine düşman olan iki ülkenin tarih ki-
              taplarına bakacak olursak, bu kitaplarda aynı tarihi olayların tamamen farklı açılardan yorumlandı-
              ğını görürüz.


              İşte günümüzde evrim taraftarı tarihçilerin ve bilim adamlarının yaptıkları da tam olarak budur: Bi-
              yolojik ve tarihsel açıdan somut bir delile dayanmamasına rağmen, insanın sözde evrimsel tarihi,

              topluma adeta kesin bir doğru olarak sunulmaktadır. Teoriyi çürüten güçlü deliller göz ardı edilmek-
              te, elde edilen bulgular tamamen bu bilim adamlarının ön yargıları doğrultusunda yorumlanmakta,
              birtakım bilim adamlarının ideolojik olarak sahip çıktıkları teori adeta bir kanun gibi tanıtılmaya ça-
              lışılmaktadır.

                  II. Dünya Savafl›n› yorumlayan bir tarihçi e¤er nasyonal sosyalist bir görüfle sahipse sadece sa¤daki resmi göz önüne
                  alarak Hitler'i kendince bir kahraman olarak tan›tabilir. Oysa Buchenwald toplama kamp›nda çekilen afla¤›daki foto¤-
                  rafta Hitler'in neden oldu¤u katliamlardan sadece bir örnek görülmektedir.




























                                                                                                                          Adnan Oktar    503
   500   501   502   503   504   505   506   507   508   509   510