Page 64 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 64
SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZA İSNAT EDİLEN SUÇLAMALAR VE CEVAPLARI
Lükse, sanata, eğlenceye, modern yaşama önem veren tüm bu insanlarımıza da milli ve mane-
vi değerlerimizi aktarmak çok büyük bir önem arz etmektedir. Onlara dinimizi, milli ve manevi
değerlerimizi anlatmak çok hayatidir. Ancak daha önce bahsettiğimiz üzere bu insanlara klasik
muhafazakar veya tutucu bir görüntü ve söylemlerle yaklaşılamayacağı ortadadır.
İşte arkadaş camiamızın tutucu kesimlerin tepkisini çekebilen modern görünüm ve
yöntemlerinin sebebi budur.
Diğer taraftan, Türkiye’de aşırı tutuculuğu, modernlik karşıtlığını savunanların sayısı %1’i bile
geçmemektedir. Oysa modernlik tutkunu insanlarımızın sayısı ise %90’lar seviyesindedir.
Aynı zamanda Türkiye’nin modern bir görüntü içerisinde kaliteli bir toplum modelini yaka-
laması, başta Avrupa olmak üzere tüm batı dünyasının ülkemizi kolaylıkla kendisi gibi görüp ka-
bullenmesi anlamına gelecektir. Bu da Devletimize hiç olmadığı kadar büyük bir itibar, bir güç ve
ticarette, ikili ilişkilerde, turizmde ve kültürel anlamda çok daha büyük bir hareket alanı kazandı-
racaktır.
Dolayısıyla, arkadaş camiamızın modern bir görüntüye önem vermesi; birleştirici, bütünleş-
tirici, her kesimi kucaklayarak Devletimizin tarafına çeken kültürel faaliyetlerinin bir parçasıdır.
Bu görünümün, iddia edildiği gibi İslami kural ve değerlerin dejenere edilmesiyle hiçbir ilgisi bu-
lunmamaktadır. Aksine İslami değerlerin daha geniş kesimlerce anlaşılmasını ve benimsenmesini
sağlamaktadır.
4.2. İslami değerlere ve kurallara aykırılık iddiası hukuka aykırıdır
Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın güya İslami değerlere ve kurallara aykırı hareket ettikleri
şeklindeki asılsız iddiaya dayanarak TBAV camiası mensuplarını toplum önünde yargılamak, bu
iddiayı resmi evraklarda zikretmek, mahkeme kararlarına gerekçe yapmak, Anayasamızın laiklik
ilkesine ve kanunlarımıza göre hukuk dışıdır. Ayrıca, bu iddia ve suçlamalar, dinimizin ön gördüğü
temel inanç ve vicdan özgürlüğü esaslarıyla da kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Öte yandan; TBAV camiası mensuplarını “İslami Değer Ve Kurallara” aykırı davranmakla itham
eden kişilerin, bu iddiayı ortaya atarken hangi “İslami Değer ve Kuralları” esas aldıkları da ayrı bir
tartışma konusudur. Zira, bu ithamları ortaya atanların, ölçü olarak ülkemizdeki hakim dini görüş
olan “Sünni İslam anlayışını” esas aldıkları anlaşılmaktadır.
Oysa ki, malumunuz olduğu üzere, ülkemizde Müslümanlar onlarca mezhep ve inanç grubuna
ayrılmıştır. Sünni, Alevi, Caferi, Şii, Nusayri gibi mezhepler dahi birbirlerinin kural, değer ve ölçü-
leriyle çelişen birçok alt kollara ayrılmışlardır. Ülkemizde, sadece Sünni mezhebe mensup 100’e
yakın cemaat ve tarikat bulunmaktadır.
İnanç özgürlüğü kapsamında, her bir mezhebin İslami değer ve kuralları bir diğerine göre
farklılık gösterebilmekte; hatta bir mezhebin helal olarak kabul ettiği bir eylem, bir diğer mezhep
tarafından haram olarak kabul edilebilmektedir. Bir Müslüman, kendi itikadını doğru olarak kabul
ederken bir diğer mezhebe mensup Müslümanın görüşünü ya da uygulamasını ise hatalı hatta
64