Page 65 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 65
sapkın olarak değerlendirebilmektedir.
Burada önemli olan, her bireyin bir diğerinin dini görüşüne saygı göstermesi, devletin ise çe-
şitli dini görüşlere sahip vatandaşlarının arasında tarafsızlığını koruyabilmesidir ki bu Laiklik il-
kesinin, inanç özgürlüğünün ve Kuran-ı Kerim’in Bakara suresinin 256. ayetinde bildirilen “Dinde
zorlama (ve baskı) yoktur” prensibinin bir gereğidir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın 2. Maddesi uyarınca laik bir devlettir. Dolayısıyla
devletimizin kabul ettiği ve uyulmasını zorunlu kıldığı resmi bir dini ya da belli bir mezhebi de
bulunmamaktadır. Bu bağlamda, devletin, herhangi bir vatandaşın inancı ve dini yaşam biçimini
bir suç veya sapkınlık olarak değerlendirmesi hukuka aykırıdır. Ülkemizde her vatandaş, Anayasa
ve kanunların öngördüğü sınırlar, hak ve özgürlükler çerçevesinde, İslam’ı, İslam’ın herhangi bir
mezhebini, başka bir dini ya da dinsizliği, ateizmi ya da deizmi yaşamakta bütünüyle serbest ve
özgürdür. İnanç ve dini yorumlarından ötürü suçlanamaz, kınanamaz ya da sapkınlıkla itham edi-
lemez.
Bir vatandaş, bir başkasının dini görüşünü, inancını benimsemeyebilir, kabul etmeyebilir, hatta
kendi inanç ve düşüncesine göre sapkın olarak da değerlendirebilir. Ancak tüm bunlara rağmen
karşısındakinin inancına saygı duymak zorundadır. Onu inanç ve düşüncesinden ötürü suçlaya-
maz, kınayamaz, sapkınlıkla itham edemez.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bir konuşmasında bu temel evren-
sel hukuk prensibini şu ifadeleriyle vurgulamıştır:
“Bizim Sünnilik gibi diye bir dinimiz yoktur, bizim Şia diye bir dinimiz yoktur, bizim
tek dinimiz İslam’dır, bunu böyle bilmemiz lazım. Ne yazık ki mezhebini din edinmiş
olanlarla başımız dertte, sıkıntı burada. (Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, Kutlu Do-
ğum Haftası etkinlikleri, 12 Nisan 2015)
Aynı şekilde, Sayın Adnan Oktar’ın kitapları, makaleleri ve TV programlarında defalarca dile
getirdiği ve “hangi mezhebe mensup olursa olsun Müslümanların birbirlerine saygı ve sevgi çer-
çevesinde yaklaşmaları ve Allah’ın Kuran’ı Kerim’de açıkladığı temel İslam ilkeleri çerçevesinde
birleşmeleri gerektiği” yönündeki görüşleri de bu temel ilkenin bir başka ifadesidir.
Bu itibarla, TBAV camiası mensuplarının toplumun dindar kesimleri nezdindeki itibarını zede-
leme ve böylece dosyadaki delil yokluğunu gizleme amacıyla bir takım art niyetli çevrelerce ortaya
atılan ve bazı basın organlarının da algı operasyonu malzemesi olarak kullandıkları bu gerçekdışı
ve hukuka aykırı ithamlara itibar edilmemesi gerekmektedir.
65