Page 205 - Kuran Ahlakında Fedakarlığın Önemi
P. 205

Adnan Oktar (Harun Yahya)


                 An cak Be di üz za man ya şa dı ğı bu zor luk la rı hiç bir za man için sı -
            kın tı ola rak gör me miş, bu ba kış açı sı nı pek çok de fa ya zı la rın da da di -
            le ge tir miş tir. Bun lar dan ba zı la rı şöy le dir:

                 "Ma dem biz ka de re tes lim ol duk, bu sı kın tı la rı (hay ru'l-umu ri ah me -
                 zü ha) (iş le rin en ha yır lı sı en sağ la mı dır) sır rıy la se vap ka zan mak ci he -
                 tiy le ma ne vi bir ni met bi li yo ruz. Ma dem ge çi ci dün ye vi mu si bet le rin
                 son la rı ek se ri yet le fe rah lı ve ha yır lı olu yor. Ma dem hak kal ya kin de re -
                 ce sin de (ima nın en yük sek de re ce sin de) ya ki ni bir ka na ati miz var ki,
                 biz öy le bir ha ki ka ta ha ya tı mı zı vak fet mi şiz ki, gü neş ten da ha par lak ve
                 cen net gi bi gü zel ve sa adet-i ebe di ye gi bi şi rin dir. El bet te biz, bu sı kın -
                 tı lı hal ler ile müf te hi ra ne (if ti har eden), mü te şek ki ra ne (te şek kür eden)
                 bir mü ca he de-i ma ne vi ye (ma ne vi mü ca de le) ya pı yo ruz, di ye şek va (şi -
                 ka yet) et me mek la zım dır." 69
                 "Be ni, nef si ni kur tar ma yı dü şü nen hod gâm (ken di ni be ğen miş) bir
                 adam mı zan ne di yor lar?

                 Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey
                 bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında,
                 yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti.
                 Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harblerde, bir câni
                 gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yol-
                 landım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan (diğer kişilerle
                 görüşmekten, onlara karışmaktan) menedildim. Defalarca zehirlendim.
                 Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım... Benim fıtratım, zillet ve

                 hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye (akıl, zeka ile
                 birlikte olan İslami yiğitlik) beni bu halde bulunmaktan şiddetle
                 meneder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, is-
                 terse en zalim bir cebbar (zalim, gaddar), en hunhar (zalim) bir düş-
                 man kumandanı olsa tezellül etmem (kendimi alçaltmam, buna katlan-




                                            203
   200   201   202   203   204   205   206   207   208   209   210