Page 49 - Kuran Ahlakında Fedakarlığın Önemi
P. 49
Adnan Oktar (Harun Yahya)
"Çün kü biz, asık su rat lı, zor lu bir gün ne de niy le Rab bi miz'den
kor ku yo ruz."
Ar tık Al lah, on la rı böy le bir gü nün şer rin den ko ru muş ve on -
la ra pa rıl tı lı bir ay dın lık ve bir se vinç ver miş tir.
Ve sab ret me le ri do la yı sıy la cen net le ve ipek le ödül len dir miş -
tir. (İn san Su re si, 8-12)
Ku ran'da ve ri len tüm bu ör nek ler mü min le rin ne ka dar fe da ka ra -
ne bir ah lak gös te re bi le cek le ri ni göz ler önü ne ser mek te dir. Bu nun se -
be bi ise, iman sa hip le ri nin ha yat la rı nın her anın da Al lah kor ku su ile
ve vic dan la rı nın se si ni din le ye rek ha re ket et me le ri dir. On lar dün ya
ha ya tın da Al lah'ın rı za sı nı ka za na bil mek için fe ra gat et tik le ri her şe -
yin, ahi ret te kar şı la rı na Al lah'ın di le me siy le en mü kem me liy le çı ka -
cağı nı bil mek te dir ler. Bel ki kı sa sü re li bir ih ti yaç çe ke cek, ama yap tık -
la rı nın kar şı lığın da Al lah'ın sev gi si ni, ya kın lığı nı, dost luğu nu ve rah -
me ti ni ka za na cak lar dır. Bu umut ise his set tik le ri tüm ek sik lik le ri
unut tu ra cak, bü yük bir se vinç ve ne şe kay nağı ola cak tır. Ger çek fe da -
kar lık ve ger çek iyi lik an cak bu şe kil de ya şa na bi lir. Rab bi miz Ku -
ran'da ger çek iyi liğin na sıl ol ma sı ge rek tiği ni şöy le bil dir mek te dir:
Yüz le ri ni zi doğu ya ve ba tı ya çe vir me niz iyi lik değil dir. Ama
iyi lik, Al lah'a, ahi ret gü nü ne, me lek le re, Ki ta ba ve pey gam -
ber le re iman eden; ma la olan sev gi si ne rağ men, onu ya kın la -
ra, ye tim le re, yok sul la ra, yol da kal mı şa, is te yip-di le ne ne ve
kö le le re (öz gür lük le ri için) ve ren; na ma zı dos doğ ru kı lan, ze -
ka tı ve ren ve ahid leş tik le rin de ahid le ri ne ve fa gös te ren ler ile
zor da, has ta lık ta ve sa va şın kı zış tığı za man lar da sab re den -
ler(in tu tum ve dav ra nış la rı dır). İş te bun lar, doğ ru olan lar dır
ve mut ta ki olan lar da bun lar dır. (Ba ka ra Su re si, 177)
47