Page 113 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 113

SEKİZİNCİ  ŞUA                                                                                                    115


           acîb ve yüksek ve Tevhidin Hüccet-ül-Kübrâsı; ve El-Âyet-ül-Kübrânın bir
           Alâmet-i Kübrâsı ve bir Tefsir-i Âzamı olan  Risaleye "Âyet-ül-Kübrâ"
           nâmını veriyor. Ve o nâmla hem menbaı olan Âyet-ül-Kübrânın Azametini,
           hem bu "Yedinci Şuâ" olan Vahdaniyetin ve Tevhidin Bürhan-ı Âzamının
           fevkalâde kuvvetini ilân eder, haber verir. Hazret-i İmam-ı Ali'nin (R.A.)
           bu  büyük  iltifatına,  bu  Risalenin  liyâkatına  her  kimin  bir  şüphesi  varsa,
           gelsin bir def'a o Risaleyi okusun. Eğer, evet lâyıktır demezse bana tûh !
           desin. Evet Kur'ânın aleyhinde bin seneden beri müntakimane hazırlanan
           dinsizlerin itirazlarını ve kâfir feylesofların teraküm edip şimdi yol bularak
           intişar  eden  şüphelerini  ve  Kur'anın  dehşetli  darbelerinden  intikam
           besleyen  muannid  yahudilerin  ve  mağrur  bir  kısım  hıristiyanların
           hücumlarını  def'edip  mukabele  eden  ve  her  asırda  Kur'anın  pek  çok
           Kahramanları  ve  mânevî  Kal'aları  vardı.  Şimdi  ihtiyaç  bir-iki'den,  yüze
           çıkmış.  Ve  müdafîler  yüzden,  iki  üçe  inmiş.  Hem,  Hakaik-ı  Îmaniyeyi,
           İlm-i  Kelâmdan  ve  Medreseden  öğrenmek  çok  zamana  muhtaç
           bulunduğundan bu zamanda o kapı dahi kapandı. Hem çabuk, hem herkes
           anlıyacak bir tarzda en derin Hakikatları tâlim eden Risale-i Nur, elbette
           İmam-ı  Ali  Radıyallahü  anhünün  bu  İltifatına  lâyıktır.  Hem  İmam-ı  Ali
           (R.A.)  Onuncu  mertebe-i  tâdâdında  onuncu  Sûre  olarak  ve  Kıyamet  ve

                                                             ِ
                                             ِ
                                  ِ
                                                     ِ
                                                                 ِ
           Leyle-i Berata bakan  تمكحُا  دق  ارس      اهيف   ناخ دلا  ةروبِو    deyip mâna-
                                        ْ َ
                                                       َ
                                    ْ
                               ْ َ
                                                              َ ُ َ
                                                َ
                                           ًّ
           yı  işârisiyle  "Onuncu  Söz"  nâmında  ve  mertebesinde  olan  Haşir
           Risalesine işâretle beraber O Risalenin fevkalâde ehemmiyetini ve gayet
           muhkem  olduğunu  ve  o  zamanın  dumanlı  karanlıklarını  izâle  eden  bir
           Leyle-i Beratın bir kandili hükmünde bulunmasına ve Haşir ve Kıyametin
           bir alâmeti olan duhan, hem Leyle-i Beratın senevî olarak Hikmetli tefrik
           ve  taksim-i  umur  noktalariyle  ve  başka  karineler  ile  îmâen  ve  remzen
           haber  veriyor.  Evet  Onuncu  Söz,  çok  ehemmiyetli  bir  belâyı  def'etti.
           Hürriyet-i  efkâr  serbestiyeti  ve  harb-i  umumî  sarsıntısı  vaktinde  Haşri
           inkâr  eden  münafıklar, fırsat  bulup  çok  yerlerde  zehirli  fikirlerini izhara
           başladıkları bir zamanda "Onuncu  Söz" çıktı ve tab'edildi. Bin Nüshası
           etrafa  yayıldı.  Onu  gören  herkes  kemal-i  iştiyak  ve  merakla  okudu.
           Zındıkların  kâfirane fikirlerini  tam  kırdı.  Ve  onları  susturdu.  İmam-ı  Ali
           Radıyallahü anhünün bu Takdirine liyakaıtnı
   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118