Page 147 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 147
SEKİZİNCİ LEM’A 149
ŞU KERAMET-İ GAVSİYE MÜNASEBETİYLE ÜÇ NOKTA
BEYAN EDİLECEK
B i r i n c i N o k t a : Hazret-i Gavs'ın Kasidesinin başında bu
beş satırdan evvel, acib, pek garib, çok beliğ, nazdârâne Tahdis-i Ni'met
suretinde bir Dâva-yı İftiharkârâne ifade eden iki sahifelik kasidesindeki
hârika dâvasına delil olarak bir Keramet-i Bâhireyi âdeta Mu’cizeye yakın
bir hârikayı göstermek lâzım geliyordu. İşte o Akılları hayrette bırakan
mertebeye lâyık olduğunu gösterir bir Keramet izhar etti ki; sekizyüz sene
bir mesafede Cenâb-ı Hakkın izniyle, i'lâmiyle zamanımızı tafsilâtiyle
görür tarzında, bizim gibi âciz, zaif Talebelerine Ders verip teşvik eder.
İşte Hazret-i Gavs'ın Dâvasına bu İhbar-ı Gaybîsi en bâhir bürhan olduğu
gibi, Risale-i Nurun Eczalarının Hakkaniyet ve Ulviyetine bir Hüccet-i
Katıa hükmündedir. Evet, Hazret-i Şeyh, bu Kasidesiyle Sözlerin Hak-
kaniyetini imza ediyor.
İ k i n c i N o k t a : Ehl-i Tarîkat ve Hakikatca müttefekun aleyh
bir Esas var ki: Tarîk-ı Hakda sülûk eden bir insan nefs-i emmaresinin
enaniyetini ve serkeşliğini kırmak için lâzım gelir ki: Nazarını
nefsinden kaldırıp Şeyhine hasr-ı nazar ede ede tâ Fenâfişşeyh
hükmüne gelir. "Ben" dediği vakit, Şeyhinin hissiyatiyle konuşur ve
hâkeza.. tâ Fenâfirresûl, Fenâfillâha kadar gider. Meselâ: Nasılki, gayet
fedakâr ve sadık bir Hizmetkâr, bir yaver, efendisinin hissiyatiyle güya
kendisi kendisinin efendisidir ve padişahıdır gibi konuşur. "Ben böyle
istiyorum" der; yâni "Benim Seyyidim, Üstadım, Sultanım böyle istiyor."
Çünki kendini unutmuş, yalnız Onu düşünüyor, "Böyle emrediyor " der.
Öyle de Gavs-ı Geylânî, o hârika Kasidesinin tazammun ettiği Ezvâk-ı
Fevkalâde, Hazret-i Şeyhin Sırr-ı Azîm-i Ehl-i Beytin İrsiyetiyle Âl-i
Beytin Şahs-ı Mânevîsinin makamı noktasında ve Zât-ı Ahmediye
(Aleyhissalâtü Vesselâm)'ın Verasetiyle Hakikat-ı Muhammediyesinde
(A.S.M.) kendini gördüğü gibi, fenâ-yı mutlak ile Cenâb-ı Hakkın
Tecelli-i Zâtîsine mazhariyet noktasında, Kasidesinde O Sözleri
söylemiş. Onun gibi olmayan ve O Makama yetişmiyen onu söyliyemez,
söylese mes'uldür.