Page 239 - Münafığın Sırları
P. 239
Harun Yahya (Adnan Oktar) 237
Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964,
s. 184)
Ama Mendel’in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiyle
kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki nesil-
lere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal selek-
siyon “tek başına” ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma ola-
rak kalmış oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930’la-
rın sonlarında, “Modern Sentetik Teori”yi ya da daha yaygın is-
miyle neo-Darwinizm’i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal se-
leksiyonun yanına “faydalı değişiklik sebebi” olarak mutasyonları,
yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyala-
ma hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.
Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağ-
men, Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm’dir. Teori,
yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, ku-
lak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının “mutas-
yonlara”, yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda
oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir
bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine
her zaman için canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sa-
hiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki an-
cak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöy-
le açıklar: