Page 63 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 63
66 MESNEVÎ-Î NURİYE
garib san'at, acib nakışların şehadetiyle, bir Sâni'-i Hakîm'in Dest-i
Kudretinden çıkmış kıymettar bir hane olup, insan o hanede
emaneten oturur. O vücudda yapılan binlerce tasarrufattan ancak
bir tane insana aiddir.
Ve keza esbab içerisinde en eşref, en kuvvetli bir ihtiyar sahibi
insan iken, ef'al-i ihtiyariye namıyla kendisine mal zannettiği ef'alin
ekl, şürb gibi en âdi bir fiilin husulünde, yüz cüz'ünden ancak bir cüz'ü
insana aiddir.
Ve keza insanın elindeki ihtiyar pek dardır. Havassının en genişi
hayal olduğu halde, o hayal akıl ve aklın semerelerini ihata edemez.
Bunları, bu kadar büyük iken, nasıl daire-i ihtiyarına idhal edip, onlarla
iftihar ediyorsun?
Ve keza şuurî olmaksızın, senin lehine ve aleyhine çok fiiller
cereyan etmektedir. O fiiller şuurî oldukları halde, şuurun taalluk
etmediğinden sabit olur ki, o fiillerin Fâili bir Sâni'-i Zîşuur'dur. Ne sen
fâilsin ve ne senin esbabın... Binaenaleyh mâlikiyet Davasından
vazgeç. Kendini mehasin ve Kemalâta masdar olduğunu zannetme.
Ve kat'iyyen bil ki, senden sana yalnız noksan ve kusur vardır.
Çünki sû'-i ihtiyarınla, sana verilen Kemalâtı bile tağyir ediyorsun.
Senin hanen hükmünde bulunan cesedin bile emanettir. Mehasi-
nin hep mevhubedir ; seyyiatın meksûbedir . Binaenaleyh,
ِ
ِ
لِلّاب َّلاا ةوق َلا و َلوح َلا و دمحْلا هَلو ك مْل ْل ُ ُ ا هَل de.
ه
ُ
َ َّ ُ
ُ َ
ْ َ
َ ُ ْ َ
َ
Üçüncü Hastalık: "Gurur"dur.
Evet gurur ile insan maddî ve manevî Kemalât ve
mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların
Kemalâtına tenezzül etmeyip, kendi Kemalâtını kâfi ve yüksek
görürse, o insan nâkıstır. Böyle insanlar, malûmat ve keşfiyatlarını
daha yüksek görmekle, Eslaf-ı İzamın İrşadat ve Keşfiyatlarından
mahrum kalırlar. Ve evhama maruz kalarak bütün bütün çizgiden
çıkarlar. Halbuki Eslaf-ı İzamın kırk günde yaptıkları bir Keşfiyatı,
bunlar kırk senede bulamazlar.
Dördüncü Hastalık: "Sû'-i zan"dır.
Evet insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi
kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû'-i ahlâkı, sû'-i
zan saikasıyla