Page 124 - Risale-i Nur - İman ve Küfür Muvazeneleri
P. 124

126                                                         ÎMAN VE KÜFÜR MUVAZENELER


                   Zâten sana, sende senin nefsine olan şedid muhabbetin,
            Onun Zâtına karşı Muhabbet-i Zâtiyedir ki, sen sû'-i istimal
            edip  kendi  zâtına  sarfediyorsun.  Öyle  ise  nefsindeki  eneyi

            yırt,   وه  yi  göster  ve  Kâinata  dağınık  bütün  Muhabbetlerin,
                  َ ن

            Onun  Esma  ve  Sıfâtına  karşı  verilmiş  bir  Muhabbettir.  Sen
            sû'-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun. Çünki yerinde
            sarfolunmayan  bir  muhabbet-i  gayr-ı  meşruanın  cezası,
            merhametsiz  bir  musibettir.  Rahmanürrahîm  İsmiyle,
            Hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi'
            bir  meskeni,  senin  cismanî  hevesatına  ihzar  eden  ve  sair
            Esmasıyla senin Ruhun, Kalbin, Sırrın, Aklın ve sair letaifin
            arzularını  tatmin  edecek  ebedî  İhsanatını  o  Cennet'te  sana
            müheyya eden ve herbir İsminde manevî çok Hazine-i İhsan
            ve  Kerem  bulunan  bir  Mahbub-u  Ezelî'nin,  elbette  bir  zerre
            Muhabbeti,  Kâinata  bedel  olabilir.  Kâinat  Onun  bir  cüz'î
            Tecelli-i  Muhabbetine  bedel  olamaz.  Öyle  ise  o  Mahbub-u
            Ezelî'nin  kendi  Habibine  söylettirdiği  şu  Ferman-ı  Ezelîyi
            dinle, ittiba et:
                                                                 ِ
                                                       ِ
                                  ِ
                                          ِ
                          لِلّا  منﻜببحي    ۪ ن    وعبَّتاف     لِلّا  نو   بحت متننك نا
                         ن ه
                                                   َ ه َ
                                                     ُّ ن ْ ن ْ
                                               َ
                                                               ْ
                                         ن
                             ن ْ ْ ن

                   İKİNCİ MEYVE: Ey nefis! Ubudiyet, mukaddeme-i
            mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i  sâbıkadır. Evet
            biz  ücretimizi  almışız.  Ona  göre  Hizmetle  ve  Ubudiyetle
            muvazzafız. Çünki ey nefis! Hayr-ı Mahz olan Vücudu sana
            giydiren  Hâlık-ı  Zülcelal,  sana  iştihalı  bir  mide  verdiğinden
            Rezzak  İsmiyle  bütün  mat'umatı  bir  Sofra-i  Nimet  içinde
            senin  önüne  koymuştur.  Sonra  sana  hassasiyetli  bir  Hayat
            verdiğinden,  o  Hayat  dahi  bir  mide  gibi  Rızık  ister.  Göz,
            kulak  gibi  bütün  duyguların,  eller  gibidir  ki,  rûy-i  zemin
            kadar geniş bir Sofra-i Nimeti, o
   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129