Page 133 - Risale-i Nur - İman ve Küfür Muvazeneleri
P. 133
YİRMİBEŞİNCİ SÖZ 135
Amma Hikmet-i Kur'aniye ise Nokta-i İstinadı, kuvvet
yerine "Hakk"ı kabul eder. Gayede, menfaat yerine "Fazilet
ve Rıza-yı İlahî"yi kabul eder. Hayatta, düstur-u cidal yerine
"Düstur-u Teavünü" Esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında,
unsuriyet ve milliyet yerine "Rabıta-i Dinî ve Sınıfî ve
Vatanî" kabul eder. Gayatı, "hevesat-ı nefsaniyenin nâmeşru
tecavüzatına sed çekip Ruhu maaliyata teşvik ve Hissiyat-ı
Ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemalât-ı insaniyeye
sevkedip insan etmektir." Hakkın Şe'ni ise, İttifaktır. Faziletin
Şe'ni, Tesanüddür. Teavünün Şe'ni, birbirinin imdadına
yetişmektir. Dinin Şe'ni Uhuvvettir, İncizabdır. Nefs-i
emmareyi gemlemekle bağlamak, Ruhu kemalâta kamçıla-
makla serbest bırakmanın Şe'ni, Saadet-i Dâreyndir. İşte
medeniyet-i hazıra, edyan-ı sâbıka-i semaviyeden, bahusus
Kur'anın İrşadatından aldığı mehasinle beraber, Kur'ana karşı
böyle Hakikat nazarında mağlub düşmüştür.
Ü ç ü n c ü d e r e c e: Binler mesailinden yalnız
nümune olarak üç-dört mes'eleyi göstereceğiz. Evet Kur'anın
Düsturları, Kanunları, Ezelden geldiğinden Ebede gidecektir.
Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm
değildir. Daima gençtir, kuvvetlidir. Meselâ: Medeniyetin
bütün cem'iyat-ı hayriyeleri ile, bütün cebbarane şedid inzibat
ve nizamatlarıyla, bütün ahlâkî terbiyegâhlarıyla, Kur'an-ı
Hakîm'in iki mes'elesine karşı muaraza edemeyip mağlub
düşmüşlerdir. Meselâ:
۪
او بِﺮلا ﻡﺮ حﻭ عﻴبْلا لِلّا َّلحَاﻭ ۞ ةوٰكزلا اوتاﻭ ۤ ةوﻠﺼلا اومﻴقَا ﻭ
ن ه
َ َّ
َ
َّ
َ
ن َ
َ َ
َ َ َ ْ َ
َ
ن
َ ٰ َّ
Kur'anın bu Galebe-i İ'cazkâranesini bir Mukaddeme ile
beyan edeceğiz. Şöyle ki: