Page 227 - Risale-i Nur - İman ve Küfür Muvazeneleri
P. 227
SEKİZİNCİ MESELE 229
ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe
ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa bâki fakat âdi ve
meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım,
ikincisini arzulayıp birincisinden "ah" çekti. "Cehennem de
olsa Beka isterim" dedi.
İşte madem mahiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan
kuvve-i hayaliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor. Elbette
gayet câmi' mahiyet-i insaniye, Ebediyetle fıtraten
alâkadardır. İşte bu hadsiz arzu ve emellere bağlı olduğu
halde, sermayesi bir cüz'î cüz-ü ihtiyarî ve fakr-ı mutlak bir
insana, Âhirete İman ne derece kuvvetli ve kâfi ve vâfi bir
hazine, bir medar-ı saadet ve lezzet, bir medar-ı istimdad, bir
merci' ve dünyanın hadsiz gamlarına karşı bir medar-ı teselli
olduğu öyle bir meyve ve faidedir ki; onu kazanmak yolunda
dünya hayatını feda etse, yine ucuzdur.
İkinci meyvesi ve hayat-ı şahsiyeye bakan bir
faidesi:
Üçüncü Mes'ele'de izah edilen ve Gençlik Rehberi'nde
bir haşiye bulunan çok ehemmiyetli bir neticedir.
Evet her insanın, her zaman düşündüğü en ehemmi-
yetli endişesi, mezaristana giren kendi dostları ve akrabaları
gibi o i'damhaneye girmek keyfiyetidir. Birtek dostu için,
Ruhunu feda eden o bîçare insanın; binler, belki milyonlar,
milyarlar dostları ebedî bir müfarakat içinde i'dam olmalarını
tevehhüm edip Cehennem azabından beter bir elem -o
düşünmek ucundan- göründüğü vakit, Âhirete İman geldi,
gözünü açtırdı ve perdeyi kaldırdı.. "Bak" dedi. O İmanla
baktı... Cennet Lezzetinden haber veren bir Lezzet-i
Ruhaniyeyi o dostları ebedî ölümlerden ve çürümelerden
kurtulup mesrurane bir Nuranî Âlemde onu da bekliyorlar
vaziyetinde müşahedesiyle aldı.