Page 320 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 320

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                           Beyin ışığa kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ışık beynin bulunduğu
                       yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık, ışığın asla ulaşma-
                       dığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri

                       karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.
                           Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl teknolojisi bile

                       her türlü imkana rağmen bu netliği sağlayamamıştır. Örneğin şu anda okuduğu-
                       nuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın, sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın.
                       Şu anda gördüğünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü başka bir yerde gördünüz

                       mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın bir numaralı televizyon şirketinin
                       ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis

                       bu netliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta,
                       araştırmalar yapılmakta, planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekra-
                       nına bakın, bir de şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve

                       kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü
                       gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.

                           Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün görme
                       kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon sistemi yapa-
                       bildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki

                       bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi
                       durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz.

                       Kamerada da televizyonda da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.
                           İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekanizmanın tesadü-

                       fen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size, odanızda duran televizyon
                       tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti
                       meydana getirdi dese ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadı-

                       ğını şuursuz atomlar nasıl yapsın?
                           Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan alet tesadüfen

                       oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün de tesadüfen oluşamayacağı
                       çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak
                       kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini

                       güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyallerine
                       dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyin-

                       deki duyma merkezinde gerçekleşir.
                           Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese de kapalıdır,
                       ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin içi tamamen

                       sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde




           318
   315   316   317   318   319   320   321   322   323   324   325