Page 185 - Bitkilerdeki Yaratılış Mucizesi
P. 185

HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR)                         183



             da, yi ye cek bul mak için su ya gi ren ba zı ayı la rın za man la ba li na la ra dö nüş tü ğü -
             nü id dia et miş ti. (B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of
             Truth Trust, 1988.)
                 Ama Men del'in keş fet ti ği ve 20.yüz yıl da ge li şen ge ne tik bi li miy le ke sin le -
             şen ka lı tım ka nun la rı, ka za nıl mış özel lik le rin son ra ki ne sil le re ak ta rıl ma sı ef sa -
             ne si ni ke sin ola rak yık tı. Böy le ce do ğal se lek si yon "tek ba şı na" ve do la yı sıy la tü -
             müy le et ki siz bir me ka niz ma ola rak kal mış olu yor du.


                 Neo-Dar wi nizm ve Mu tas yon lar

                 Dar wi nist ler ise bu du ru ma bir çö züm bu la bil mek için 1930'la rın son la rın -
             da, "Mo dern Sen te tik Te ori"yi ya da da ha yay gın is miy le neo-Dar wi nizm'i or ta -
             ya at tı lar. Neo-Dar wi nizm, do ğal se lek si yo nun ya nı na "fay da lı de ği şik lik se be -
             bi" ola rak mu tas yon la rı, ya ni can lı la rın gen le rin de rad yas yon gi bi dış et ki ler ya
             da kop ya la ma ha ta la rı so nu cun da olu şan bo zul ma la rı ek le di. Bugün de hala bil-
             imsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen, Darwinistlerin savunduğu
             model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı
             türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organ-
             larının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda
             oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel
             gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için can-
             lılara zarar verirler.
                 Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu
             molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar verir. Amerikalı
             genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
                 Mu tas yon lar  kü çük,  ras ge le  ve  za rar lı dır lar.  Çok  en der  ola rak  mey da na
                 ge lir ler ve en iyi ih ti mal le et ki siz dir ler. Bu üç özel lik, mu tas yon la rın ev rim -
                 sel bir ge liş me mey da na ge ti re me ye ce ği ni gös te rir. Za ten yük sek de re ce de

                 özel leş miş bir or ga niz ma da mey da na ge le bi le cek rast lan tı sal bir de ği şim,
                 ya et ki siz ola cak tır ya da za rar lı. Bir kol sa atin de mey da na ge le cek ras ge le
                 bir de ği şim kol sa ati ni ge liş tir me ye cek tir. Ona bü yük ih ti mal le za rar ve re -
                 cek ve ya en iyi ih ti mal le et ki siz ola cak tır. Bir dep rem bir şeh ri ge liş tir mez,
                 ona yı kım ge ti rir. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of
   180   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190